sessiz/liğinde gelen yüreğimdi..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın senin yanağındaki beninde bir intiharın geçmişi ki psikolojik falanda değil hani Yusuf tadında sürdüğüm gözlerim..gören/bilen..bilindik zamanlardan sonra şimdi ya şimdi
Yusuf un düştüğü kuyudaki su mu kuru ki ben ordaydım biliyorsun..yağmur gibi bir şey vardı tamda anımsamıyorum lakin yağmur gibi de değildi hani misal ıslaklığı aniden/aynı anda ne yayılıyor nede dağılıyordu ve şimdi..hani şimdi... (...) Bağıracağım lakin sevgili sağır/dudak okumasını biliyor biliyor yüreğinin, yüreğime sığmadığını biliyor her insanın aşkı kadar yüreği olduğunu ki bir susma anı kadar uyku, uykulu sözler kadar bana yakın olduğunu yokluğundan bahsetmiyorum bile son dileğimi kaldırırken tedavülden sığsın diye düşlerim, düşüşlerimden önce yüreğime çarpıp kokusunu bırakarak ten tadında geleceğime açılan yolu ezdim, çakıla kesik yüreğimin patika akşamlarında sarmaşık bulaşmış avuçlarımda yüreğimde uçurum vardı sessiz çığlıklarının heyelanlarında, sana eğimli duygularım kayıyor ilk dilek yıldızı gibi gökyüzüne inat ki yamacının gölgesi soluğuma ilişiyor, saçların yapışıyordu terime, teninden önce gelmeye kurulu bir saatli bomba gibi yüreğin, anlamını bulduğun anda patlayacak olan gelme/sende izler bırakıyorsun, her dokunuşun sesin içinde ki işaretlerini topluyorum parmak uçlarının yüreğinin ateşini bulmama az kaldı çünkü ilkel bir tedirginlik var serde sapanımdaki taşa çarpan kuşa üzülürdüm çocukluğumda, şimdi diyeti oluyor yüreğine çarptığında yüreğim kana kesik sana mecburdum diyemeyeceğim ol dedi ve olmuştu demek geliyor yüreğimden yazgıdan önce galu bela akşamlarında ilk anı bu olmalı ki sen hep vardın sanki den önce hep seven benken sıyrıldım ana renklerimden tali yol çıkışları yosun kokarken maviye kesik ve sen, hayır denize akmayacaksın anlamı yok durgun bir su kenarı düşe yaz hadi sevdamla özdeş dağın eteklerinde ve sus/ma.. bil ki susmak, sözü sesin mateminde boğmak, sesten arındırmaktır ki süresiz zamanların, göz gözü görmeyecek kadar uzun zamanlarında, bir nanik uzaklığında gelip-gidip iki kelam edip kaybolup ve yetmedi dokunup, dokusu hasrete kesik uzun uzun soludum rüzgarın tenine değdiği yerlerinde.. bağıracağım bu eylemi yapacağım dudak okumasını bilen sağır sevgiliye o sözcüklerin yalnızca harflerden oluşmadığını biliyor ve sadece sözlerin olduğunu ki sessiz/liğinde gelen yüreğimdi... (...) |