GÖÇ
Dert denizinden mutluluk süzüyorum elimde kevgir
Diğer elimde tesbih, dilimde isminden bir ezgi Uzayan saçlarım, sarıya çalar rengi O narin ellerini saçlarımda gezdir. Pamuk eller Sema’ya, şimdi Rabb’den seni isteme vakti Ne aşk şarabı içtim, ne de oldum saki! Lakin kana kana içtim sevgimi Şimdi ne deliyim ne kalabiliyorum sakin.. Üstümden bir aşk geçti, yüzüm paramparça, gözlerim kan çanağı Sen bir deniz kızı, ben topal korsan aşkına takıldı kancalarım Karanlık sarınca ayı, yıldızları taşır gökyüzünün salıncağı Aşkını ömür taşırım, çünkü ’yükü’ asla korkutmaz minik karıncayı Kar’ınca yıldızlarla ayı, gökyüzü güzelleşir Görecelidir güzellik! Sence güzel nedir? Bence ’aşkı yaşatabilene’ güzel denir! Çünkü Leyla’sını bulan her Mecnun’a gökyüzü güzel gelir. Güzel değil gökyüzü, gül yüzün olmasa! Gönül terazisi adil mi bilmem ama seni ’ton’ basar GÖÇ başlatıyorum ve her yol çıkar sana Lakin insanoğlu ahmak! Aşkın yolunu zor sanar... Gözlerin gökyüzüne ışık, gökyüzüne renk Kanım delidir ister ki; dünyayı önüne sermek Gönül sanar gözlerini Cennet Cennet midir bilmem ama Cennet’e denk!.. Sen aşkı kalbime yamalarken kullandığım ipliğim Buyur sultanım tahtın olsun kirpiğim Sen bembeyaz bir kar, ben sana muhtaç bir ’kar tilkisi’ Sıcaklığın merhem ama asıl ’soğukluğun’ okşar içimi! Ki zaten ’soğuk’ mevsiminde güzel, aramızda olması saçma Sen değilsen hiç bir ’deva’ya derdimi açmam! Azığım var azdan daha az, sana doğru geliyorum Biraz da sevgi katıp bohçama.. Ben tek kişilik bir aşk sürüsü, sen elinde ’ney’ olan bir çoban Bir gölgelikte kalalım öylece düşmeyelim hiç bir yola Bıkmam ’vallahi’ senden geçse üstümüzden seneler Çünkü çalışmayı bırakmaz arı, bal ile dolsa da kovan.. Ben yola düşmüş ’muhacirim’, sen hasretiyle yandığım bir ’ensar’ Gümüş iplikli kaftan değil, üzerim de var yırtık esvap Çok uzamadı mı ’sensizlik orucu’ ey yâr? Ne zaman sunacaksın gözlerinle gözlerime iftar! |