Çoğul bir yalnızlığı hükmederken lâllığımın ölümünü bahşet dudaklarıma.Avuçların , yüreğin/m kadar sıcak. zeytin karaların; bildiğim tek dil iken çorak köklerimi cemre değdir ey yâr. Ham’dım, hare’lendim hicran ateşinde. Yandım, yandım. kül oldum sanarken velhasıl karın altında bir kardelene soyunmuş yüreğim. tek cümle olduk,anlamsızlıkla vals yapsakta sen ve ben . biz’den doğma mutluluk var ettik hayat demliğinde. zaman taştan bebeği avuturken yelkovanın bağrında, kaç gecenin katline soyundu yüreğim? sensizliği, ateş diye yakıp umudu demleyip çaydanlığında. Azrail’e kafa tutup binlerce senli başlayan cümleler ilikliyorum geceye. Zenci kölelerini misk-i amber kokmadığı her yer kara kış, fırtına, boran. Ayak izini rastlayamadığım coğrafya; kısır ve kurak. kelamın/mdan dile gelmemiş her harf kalabalığı lâllığıma mahlum suskunca. topla, düşlerimi kırmızı ruganlı küçük kız çoçuğumla göz pınarlarımdan akan yağmurlarımla papaz kaçıncı vaftizinde? guslettiğim kaçıncı Züleyha bedenim? yaraya yâr diye koştuğum kaçıncı menzil yüreğimin? Çoğul bir yalnızlığı hükmederken lâllığımın ölümünü bahşet dudaklarıma. Tekil bir intihar düşmekte yavaşça müsvedde kağıdına kundağında sessiz bir vaka çıkageliyor.............. hacıyatmazlığı çocukluğumdan savrulma izleri var bedenimde. cemalimin her karesinde kürtaja zorlanmış yarınların karanlığında pusu yemiş bıçak yaraları var. yüreğim kıblegahına çevrilmiş sen kokan cümlelerimle içi kalabalık,dışı boş yalnızlıklarım koynumdayken gece şehr-i İstanbul’u al aşağı etti, hüznün koynunda şah damarı düştü Kız kulesi’nin. sustu kalem, sustu alfabe. sen bir şiir, varlığına şükrederken Boğaz’da yazdan kalma sıcak gül’üşü. kirpiklerimde yanan maviliğin derinliğinde büyütüyorum bizi. gordion |