Tutun Dalgalarına Sevda DenizleriminHer köşesi anlam dolu bir köşe seçelim haydi kendimize Nafile düşünüşlerimizi ve düşlerimizi iki kadehe doldurarak Gelmişine, geçmişine ve geleceğine sövelim bu yalan küreye Pençelerimizle kavrayıp kadehleri, haykıralım çoğul seslerle Avuntuyla geçiştirilen bu düzmece labirentin içinde kaybolalım Acıyı hıçkıralım ve aşkı dolduralım şu yaşam meyimizin içine… Tırnaklarımızdaki düş sancılarıyla şafağı uyandıralım uykulardan Yıkılana dek içip, yalanları ve aldanışları silelim lügatimizden Körkütük bir özlemin içinde birbirimizin sırlarını yudumlayalım Bir gece önce korkutucu fırtınayla savaştığımıza boş verip Yağmurla seviştiğimizi erteleyip, aşkı konuşalım, istersen… Bu sislere gömülmüş düş ormanlarında ve unutulmuş sapaklarda Yüzümüze vuran arsız dallardan kendimize bir köşk yapalım sevgiyle Gecenin, o bizi içine hapseden sevda günlüklerinin dansını izleyelim Bulutlarla el ele verip en doyumsuz yağmurları yağdıralım Eski zaman çalgıcılarını uyandırıp uykulardan, Göğsümüzdeki deli titreşimleri bir kemanın yayına sürtelim Sen mutluluğu arayan, ben mutluluğu anlatan olalım Ve istemediklerimizin üzerini kara çalılarla örtelim… Bilirsin işte, Sonsuzluk yakarılarıyla tükenen günleri Ve azgınca akan nehirleri Hiçbir mevsimin susturamadığı, Ne etse bölemediği ve tersine döndüremediği gelgitleri O sıcacık elini alnıma sürmekten vazgeçip Okumayı deneseydin keşke ellerimdeki çizgileri Hiçbir şeyin kendi ırmağından çoğalmadığını, Yaşamak ve ölmenin aynı tabutta röveşata yaparak beslendiğini… Çiğdem sessiz, utangaç büyür ve derinlerinde suyunu özüne içirir İçindeki olmazları içimizdeki o yalın çığlıklarla birleştirip, O ucu ucuna eklediğin anlardan en hasını anlat dilersen Ya da nikotin yanıklarıyla tükenen ömrüne ne kadar sitem etsen Şimdi çıkabilir misin gönlümün en yükseğine desem Gerçekten çıkabilir misin?!!!! Ben ki, ulu dallarımı ne yana atsam aşk, Gövdemi hangi ormana salsam yaşamak Ruhumu hangi bedene sarsam hep nakarat Ve bu toprakla ovulan gönlüm bunun için aşk Bunun için mor bakışlıdır benim dağlarım Dileyip de söyleyemediklerimin hatırına, Sesin yorgun kelimelerimi seçtiğinde Yüreğin tenime değdiğinde aşkı düşün Aşktır geçmişimde beni derin kuyularda bekleten Ve aşktır beni böyle asırlardır derin derin söyleten.... Parmaklarımda yıllar ötesinin hazzı Gövdemde onun kokusu saklıdır hala Nice aşklar demir attı da bu limana, Hiçbiri o gibi saramadı Hiçbir aşk onun gibi kokmadı Bu yüzden kulak ver gümbürtüsüne yüreğimin, Sarıl delice çağlamasına düşlerimin Ve tutun dalgalarına sevda denizlerimin… Selahattin Yetgin |
Her köşesi anlam dolu bir köşe seçelim haydi kendimize
Nafile düşünüşlerimizi ve düşlerimizi iki kadehe doldurarak
Gelmişine, geçmişine ve geleceğine sövelim bu yalan küreye
Pençelerimizle kavrayıp kadehleri, haykıralım çoğul seslerle
Avuntuyla geçiştirilen bu düzmece labirentin içinde kaybolalım
Acıyı hıçkıralım ve aşkı dolduralım şu yaşam meyimizin içine…
Tırnaklarımızdaki düş sancılarıyla şafağı uyandıralım uykulardan
Yıkılana dek içip, yalanları ve aldanışları silelim lügatimizden
Körkütük bir özlemin içinde birbirimizin sırlarını yudumlayalım
Bir gece önce korkutucu fırtınayla savaştığımıza boş verip
Yağmurla seviştiğimizi erteleyip, aşkı konuşalım, istersen…
Bu sislere gömülmüş düş ormanlarında ve unutulmuş sapaklarda
Yüzümüze vuran arsız dallardan kendimize bir köşk yapalım sevgiyle
Gecenin, o bizi içine hapseden sevda günlüklerinin dansını izleyelim
Bulutlarla el ele verip en doyumsuz yağmurları yağdıralım
Eski zaman çalgıcılarını uyandırıp uykulardan,
Göğsümüzdeki deli titreşimleri bir kemanın yayına sürtelim
Sen mutluluğu arayan, ben mutluluğu anlatan olalım
Ve istemediklerimizin üzerini kara çalılarla örtelim…
Bilirsin işte,
Sonsuzluk yakarılarıyla tükenen günleri
Ve azgınca akan nehirleri
Hiçbir mevsimin susturamadığı,
Ne etse bölemediği ve tersine döndüremediği gelgitleri
O sıcacık elini alnıma sürmekten vazgeçip
Okumayı deneseydin keşke ellerimdeki çizgileri
Hiçbir şeyin kendi ırmağından çoğalmadığını,
Yaşamak ve ölmenin aynı tabutta röveşata yaparak beslendiğini…
Çiğdem sessiz, utangaç büyür ve derinlerinde suyunu özüne içirir
İçindeki olmazları içimizdeki o yalın çığlıklarla birleştirip,
O ucu ucuna eklediğin anlardan en hasını anlat dilersen
Ya da nikotin yanıklarıyla tükenen ömrüne ne kadar sitem etsen
Şimdi çıkabilir misin gönlümün en yükseğine desem
Gerçekten çıkabilir misin?!!!!
Ben ki, ulu dallarımı ne yana atsam aşk,
Gövdemi hangi ormana salsam yaşamak
Ruhumu hangi bedene sarsam hep nakarat
Ve bu toprakla ovulan gönlüm bunun için aşk
Bunun için mor bakışlıdır benim dağlarım
Dileyip de söyleyemediklerimin hatırına,
Sesin yorgun kelimelerimi seçtiğinde
Yüreğin tenime değdiğinde aşkı düşün
Aşktır geçmişimde beni derin kuyularda bekleten
Ve aşktır beni böyle asırlardır derin derin söyleten....
Parmaklarımda yıllar ötesinin hazzı
Gövdemde onun kokusu saklıdır hala
Nice aşklar demir attı da bu limana,
Hiçbiri o gibi saramadı
Hiçbir aşk onun gibi kokmadı
Bu yüzden kulak ver gümbürtüsüne yüreğimin,
Sarıl delice çağlamasına düşlerimin
Ve tutun dalgalarına sevda denizlerimin…
Selahattin Yetgin.
Emeğinizi kutluyorum.Yunus diyarından selamlar.