Yürek sızım/Usta
Merhaba usta ben geldim.
Gidecek hiçbir yerim yokmuş gibi yine sana geldim. Gelirken bir zifiri karanlık, bir zindan yalnızlığı, En önemlisi de sol yanımda ağır bir boşluk bırakarak geldim. "Hâkim bey"i Aman diyeyim hiç sorma... Anlattığım onca şey bir kulağından geçip ötekinden çıktı. "Fransız köprüsü" desen o bile bana yamuk yaptı… Ben bu dünyada zaten gün yüzü görmedim ki usta. Ben kime güvendiysem hep onlardan darbe yedim. Talihim buya böyle talihin Ahh be usta ahh Yaşadığım onca şey yetmezmiş gibi; Antakya’nın ıssız dar sokakları da dile geldi Değdi mi be Karagülle değdi mi Çektiğin bunca dert onca acıya diyerekten tükürdü suratıma Gözlerim doldu usta.! Boğazım düğümlendi cevap veremedim. Sahi usta Ben kimim? Bana kendimi anlatır mısın? Uyanılmayan rüya mıyım. Okutulmayan roman mıyım. Bekletilen şarap mıyım. Gerçek miyim hayal miyim? Söyle be usta! Mutluluğa dair hiç mi şiirim olamayacak benim. İnanmıyorum usta gerçekten inanamıyorum Neden ve niçinler’le dolu kafam. Daha düne kadar yanımdaydı çünkü bana bakıyordu. Helalinim diyordu.. kollarımda uyuyordu… Bu ne usta bu ne ya bu ne? Alay eder gibi bir insan suçlanılıp gidilir mi? Hiç mi sevmedi beni Yaşadığımız onca anıya hiç mi saygısı yok. Ne yaptım da bana bunları yaşatmaya hakkı var … Söyle be usta! Hadi susacağım ben, ağzımı bıçakta açmayacak bak. Sen yeter ki söyle usta… Söyle de dinsin bu yürek sızım. Söyle de dinsin bu yürek sızım. ............................................... Bir güzel gördün başı al yazmalı Sevdin allı pullu tülüne düştün Yüzü ay ışığı burnu hızmalı Kahve gözlü bir zalimin eline düştün Güzel gözleri, kanına dolaştı Bir hastalık olup, sana bulaştı Sevdan Mecnunla Ferhat’ı aştı Bir tutam saçının teline düştün Bir sevdadır sendeki bitmeyi bilmez Yarası ağır olmuş geçmeyi bilmez Bilmem ki bu kaderin neden gülmez Çekilmez dertlerin seline düştün Esip dinmez bir yârin eline düştün Dost bilmez düşmanın diline düştün Yanıp bitmiş bir aşk külüne düştün Düştün de düştün be Yusuf vahit. |