KÖY ENSTİTÜSÜ DESTANI
ELMADAĞ-HASANOĞLAN
KÖY ENSTİTÜSÜ DESTANI ----------------Başkan Gazi Şahin’e -I- Çıksın çift kanatlı kapıdan, Binsin atına Yenişıhlı Rıza Efe Konuşsun Başkent’de Anlatsın tasarıyı, ikna etsin yönetenleri Sonra, Vilâyet Meclisine bir önerge sunsun Encümen Muzaffer Büyükekşi Desin ki: “Köylü milletin efendisidir” diyordu ya O sarı saçlı, deniz gözlü kahraman O büyük Türk, o Yüce komutan Atatürk; Bir enstitü kuralım bir enstitü, Efendilerin yaşadığı Hasanoğlan Köyü’ne İlim ışığı, irfanın nurundan O ışık ki Ulaşsın göğe, yere, Yağsın yüreklere Işık olsun, aksın bütün ülkeye… * Kepirtepe’den bir tren gelmiş, bir tren Lalahan’da yanaşmış rampaya Tahta, masa, sıra; okula dair ne varsa ne Durur mu evinde, oturur mu sedirinde Hasanoğlanlım Bir koşu at, araba, kağnı düşer yola Taşır özenle köyüne… Ardından talebeler ve hocalar Köy okulu, cami, boş evler Hattâ mutfak için şırahâne Büyük çadırlarda başlar tedrisat * Değsin sihirli bir usta eli Sarsın şu yaralı sütunu Ayağa kaldırsın müşfik kollarıyla Hüzünlü duvarları. Tebessüm etsin tavan Ve güneşe gülsün çatı. Kiremitler Yahşihan’dan Kereste Ankara’dan Kireç Elmadağ’dan Taşınsın at arabalarıyla. Su getirsin uzaklardan Macar Sili Usta. İkinci Kalfa Gabel Kursun santralı, yansın lâmbalar Peşinden yırtılsın karanlıklar Elbistanlı Mustafa Güneri’yle… Hani bir gecede Yüce Atatürk’ün işaretiyle Samanpazarı’ndaki hastaneye Yatak, yorgan, çorap, giysi taşımışlardı ya Hasanoğlan’dan yola çıkan Atatürk’ün kağnıları. İşte o kağnılar çıksın yeniden Taş taşısın dağlardan, derelerden Bu dört yüz dönümlük arsaya Arsa ki armağan bu köylüden Çoğunluğu Büyükekşilerden * Değsin sihirli bir usta eli Sarsın şu yaralı sütunu Ayağa kaldırsın müşfik kollarıyla Hüzünlü duvarları Sabahları, erken… Gül gülistan koksun tavan Gülümsesin çatı Kar yağarken… Vur çekici aşk ile vur ey Ferhad Duvara, pas tutmuş köhne zamana Amana da deli gönül amana Yaralarım sızlıyor, acılarım yaman ha! Şu bahçede gezinen Bulgaristan göçmeni İzzet Palamur’a bakın hele Yüz dönümlük bağ yapmış araziyi Üzüm alır asmalardan Sebze bahçeleri yemyeşil Ve konuklara ikram eder halâ Kokulu elmalardan… Kimler geldi, kimler geçti buradan Atölyelerden, sınıflardan, sıralardan Gözlerinde kâinatın ışığı bir Aşık Veysel Göğsünde sazı Sesleniyordu her gece rüyâlarımdan “Dostlar beni hatırlasın” Özüm sen gel, sazım sen gel, Oğlum, kızım sen gel diye… Amana da deli gönül amana Yaralarım sızlıyor, acılarım yaman ha! Vur çekici aşk ile vur ey Ferhad ! Duvara, pas tutmuş köhne zamana Mustafa CEYLAN |
Atölyelerden, sınıflardan, sıralardan
Gözlerinde kâinatın ışığı bir Aşık Veysel
Göğsünde sazı
Sesleniyordu her gece rüyâlarımdan
“Dostlar beni hatırlasın”
Özüm sen gel, sazım sen gel,
Oğlum, kızım sen gel diye…
Amana da deli gönül amana
Yaralarım sızlıyor, acılarım yaman ha!
Vur çekici aşk ile vur ey Ferhad !
Duvara, pas tutmuş köhne zamana
Kalemin daim olsun saygılarımla