adını bilmediğim şehirlerin/beton duvarları arasında kalacak yüzün..afyonu patlamamış sabahlara/ yeni bir güne merhaba ile başlayamayacağım.. olmadı ve olmayacak.. biliyorum/biliyorsun.. adını bilmediğim şehirlerin beton duvarları arasında kalacak yüzün ki nerdeysen orada kalacak/ kimleysen onunla yaşlanacak.. ve ben ki sevgili; oyunları bozulmuş çocukların, yürek yangınları gibi çıkmaz sokak aralarında sıkıştıracağım ümitlerimi ve yas tutmak düşecek nashibime.. kaldı ki geceleri de uyuyamayacağım biliyorsun.. ol/mayacak sevgili/olgunlaşmamıştı ve olmamıştı zaten yalandı/yalındı.. çünkü her şey çok bilinmeyenli bir denklemdi var olmak ile yok olmak arasındaki keskin çizgide.. mişli geçmiş zamanların masallarında/ sen kahramanım olurdun geceleri.. düşümdeki hünerle katlettiğim ejderhalar öpmediğim saçlarının arasına saklanırdı ki kuruyan dudaklarımda, çöllerdeki serapa yakın su tadında.. tenime yakın/ten yangınlarımda bana yakın olurdun.. olma/yacaktı ve ol/mamıştı.. yüreğinden önce bütün korkular tenine değerdi.. hani nisan yağmuru gibi gelirdin toprak kokulu ve mahcup.. gelir geçer asabiyetin gibi.. ve ben yüreğimin bütün camlarını açardım.. baharında ıslanmış toprak kokusu kokardı.. parmak uçlarım dokundukça sana yazdığım harflere ki sen kokardı her gidişinde geride kalan öksüz cümleler.. yastıklar ve çarşaflar yani bilindik yaslar.. seni anımsatır mıydı sen diye bakabileceğim.. gidişinde herkesin biraz sana benzeyeceği yüzler.. seni anımsatır mıydı burnumdan önce yüreğime bulamış koku/n... ol/mamıştı..olması gerekenler/olmaya dair zamanda ve yerde.. keskin bir zamanla hatası gibiydi.. mevsimsiz ve yanlış iklimlerde yaşıyor gibiydik.. ben baharken.. sen güz dün.. sen güldüğünde ben küs.. naçar tesadüflerdi payımıza düşen.. eksik bir şans.. yarım bir dilek kadar beceriksizdik.. sorguların derinliğinde.. büyük bir telaşın eşiğinde kaybediyorduk bizim diye sahiplendiğimiz her şeyi.. ve her şey olması gerektiği gibi olduğunda.. yarım kalmış bir şeydik artık.. olmayan/olunmayan/olamayacak.. ve aslında biliyorsun sevgili.. saçlarımı parmağına doladığın gün.. dolanmaya başlamıştı sorguların ayağına.. dolanmaya başlamıştı sesimizdeki sevdalar... seni bana çağıran sessiz çığlıklarımdaki yankı beni alıp götüren şehir telaşı oluyordu.... bil ki sevgili saçlarımı parmağına doladığın anda benim yüreğime doğuyordu gidişlerin.. kentine ve kendine gidişlerin.. seni uğurlayan.. yüzü hüzne kesik bir erkek yüzüydüm.. ardına bakmadığın yolların puslu sabahlarında ki nerdeysen orda atacak yüreğin.. kimdeysen onunla yaşayacak ve benim tek bildiğim, bunu yaşamaktan zor olduğu yerdeyim... (...) |