Bitmeyen Şiir
Yolcusundan mazlum bir uzun yol treni
Trenin adı Fuzuli İstasyonda bir yudum çiğ tanesi Damladan düşen damla misali Ağlamaklı bir göz yaşı hala Göz yaşının adı Leyla En son vagonun en son yolcusu Terkib-i bendini yazamadığından Ruhi-i Bağdadi Mesnevi kalacağı herkesçe malum Güneşin rüzgarında yanmış bir kum tanesi Kum tanesinin adı Mecnun Sahne burda kesilir Oysa daha hayale bile düşmemiştir Beslet-i Osmaniyye ve Hamiyyet-i İnsaniyye Yaygın adıyla Hürriyet Kasidesi Gürültülü bir buyruk gibi iner şiirin ortasına Kendini tanımlamaya gerek duymayan Mahalle baskısı gibi bir ses Şiirin sonu nasıl bitiyor efendiler Der Ses değil sanki Servet-i Fünundan yazısı alınmış bir küpür Terceman-ı Ahval civilisationundan ürken bir tür Türün adı sansür Aşık olmadan hasret çeken Hasret çekmeden ağlayan Ağlamadan göz yaşını yazan bizimkiler Yani hececiler Henüz Demokrat Parti terennümünde Kül testiler yapmaya başlamamışlardı bile Transistörlü radyoda aynı taş plak Taş plakta aynı ses Çile bülbülüm çile Osmanlı minyatürleri ve Şeker Ahmet Paşanın resimleri şiirden çıkarılır Revnaklar ter içinde ebrular perişandır Kolay değil Emir kesindir Mimar Sinana mühendislik diploması sorarlar Çoktan seçmeli sınavlardan arta kalan dikdörtgen bir mukavvayı Gösteremezse eğer Belki Yorgun Savaşçı gibi yakmazlar ama Demir kapı kör pencereyi dar ederler adama Durur şiir Leyla ve Mecnundan başlayan bu sevda durur Çünkü karar verilmiştir Düşünür senin adına Senin adına düşünme yetkisi olan Ve onun adına yaşaman gerektiğine inananlar bir bir Bugün Fuzuli ile yola çıkarsan Yarın Nazım denilir Halbuki Nazım dediğin ne ki Dizesinde ceylanlar koşan bir bulut Yağmuru yere düşmeyen sağanak Karlı kayın ormanı Biraz da mavi Moskovada bir mezar Bursada cezaevi |
yorum haddim değil
kutlamak düşer
kalbi tebrikler
selam ile