Ölüm sancısı tutuyorken gecelerimi Ve katrana bulanmışken geçmişim Sen gel kadınım.
Seviş her halimle adımı bilmek istemeden. Döndür döneceği kadar hayatı da beni de Parmaklarının ucunda. Oysa bilemezsin Sen , çoktan benim damarlarıma bulaşmış Adını ezberletmiştin kadın… Elena !...
Zehirden denilen kalbinde nefes aldığımı Sana ağladığımı hatırlıyorum. Ben ellerim prangalanmadan önce Sende tutsak olup Günlerce sana aç kaldığımı hatırlıyorum.
Bitiyorum !.. Her gece sırtında Dudaklarımı gezdirdiğim geceler aklıma geldiğinde.
Piyano gibiydin hatun Her tuşunda başka ses çıkarırdı iniltilerin. Ve biliyor musun Her kasılmalı sancılarında Ben sende defalarca doğuyordum.
Şimdi prangalarım küflendi Yüzümde dünya çizgilerinden koskoca bir harita Kelimeler belimi kırıyor. Sensiz yaşamayı öğrenemedim Ben her saniye gözlerinde ölüyorum kadınım …
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kızıl Tutku şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kızıl Tutku şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Kızıla tutkulu yüreğinize sağlık yürek sesinizden yansımalar dizelere dökülmüş, bakış açınızdan görmek ve yazmak çok anlamlı tebrik ediyorum saygılar..
Bence şiir, bir Erkek gözüyle değil..! Kadınım derken ,kendini anlatıyor , kendi iç dünyasını kadınlıgını anlatıyor.. Kutlarım. Güzel bir AŞK şiiri.. Hiç kimse Aşk'sız sevgisiz kalmasın..
resulcivcik tarafından 12/20/2012 1:36:51 AM zamanında düzenlenmiştir.
Herkes bulunduğu ortamdan başka bir yere, başka bir duruma geçmek istiyor. Nasıl bir hayat? Nasıl bir aşk? Seçim yapmaktan daha çok rastlantılar, kabuller ve razıduruşlarla yaşıyorlar.
Kah metafızık bir alandan seslenmiş, kah masalsı bir tad eklemiş. Aşkın fikirsel bir idealizmini betimlemiş kendi bakış açısıyla... Estetik bir çalışma... Kurgusal gerçekliğin aksine aşkın sınırtanımazlıgı, kuralsızlığı gözler önüne serilmiş
Kısa öz bir anlatımın yanı sıra: samimi ve içten yansıyan bir duygu ifadesi. Kendi sessiz çığlıklarını okura geçirmiş.
M.Ö. 1300 yıllarında, Anadolu’nun kuzey batısında,bu gün Biga yarımadası olarak anılan Troas bölgesinde, Kral Priamos'un ülkesi Troya’da insanlar bolluk ve zenginlik içerisinde yaşarlardı ve sosyal hayat çok gelişmişti.Bu bolluk ve zenginlik komşularının iştahını kabartır ve savaş çıkarmak, troya’ya saldırmak ve yağmalamak için bahaneler ararlardı. Fakat şehrin surları çok sağlam olduğu için geçemezlerdi.
Kral Priamos'un karısı Hekabe oğlu Hektordan sonra ikinci çocuğuna hamile idi. Hekabe bir gün rüyasında, karnından çıkan alevlerin bütün şehri yaktığını görür. Rüyasını krala anlatır. Kral Priamos, durumu kahinlere sorar. Kahinler, doğacak çocuğun Troya’nın yok olmasına sebep olacağını, bu nedenle öldürülmesinin gerektiğini söylerler. Çocuk doğar, annesi çocuğuna kıyamaz, adını Paris koyar ve öldürülmesine karşı çıkar. Fakat baskılara birkaç ay dayanabilir. Çocuğu öldürmek üzere İda dağına götüren görevliler, öldürmeye korkarlar, bu işi vahşi hayvanlar yapar diyerek dağın derinliklerine bırakır ve dönerler. Dişi bir ayı bebeği bulur, onu emzirerek ölümden kurtarır. Daha sonra Agelaos adında bir çoban bulur ve Parisi evlat edinir. Adını Aleksandros koyarlar, çobanlığı öğretirler. Güzüpek, güçlü kuvvetli yakışıklı bir delikanlı olur. Diğer kardeşlerine bakarak onlardan farklı olduğunu görür. Ormanda yaşayan ağaç perisi Oinone ile tanışır ve onunla evlenir.
Bu çağlarda gökyüzünde, yüksek dağların doruklarında tanrılar ve tanrıçalar yaşardı. Bu tanrılar insanların kaderlerini belirler. Onlarla evlenir, yarı tanrı yarı insan çocuklar doğardı. Bu tanrı ve tanrıçaların en büyüğü Zeustu.
Olimpos dağında, deniz kızı güzel Thetis ile ölümlü bir insan oğlu olan Peleus’un düğünü vardı. Tüm tanrı ve tanrıçalar düğüne davet edilmişti. Sadece kavga ve nifak tanrısı Eris davet edilmemişti. Düğüne davetsiz olarak gelen Eris adına yakışır bir davranışta bulunarak, altın bir elmanın üzerine en güzele diye yazarak düğün sofrasının ortasına atar. Güzel olduğunu iddia eden tüm tanrıçalar altın topa sahip olmak için uğraş verirler. Sonunda, altın elma, güçlü olan üç tanrıça Zeusun karısı Hera, Akıl tanrıçası Athena ve Güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit’te kalır. Altın elmayı baş tanrı Zeusa vererek, en güzele vermesini isterler. Zeus tanrıçaları kızdırmak istemez. Böyle işlerden anlamadığını fakat İda dağında çobanlık yapan, aslında kral oğlu olan, Paris’in bu işi yapabileceğini söyler.
Tanrıçalar Paris’i İda dağında sürülerini otlatırken bulurlar. Altın elmayı eline verirler ve bunu içlerinden en güzele vermesini isterler. Paris karşısında üç güzel kadını görünce şaşırır. Duraklar. Parisin bu duraklamasını kararsızlığına veren Hera, altın elmayı kendisine verirse ona Asya krallığını vereceğini söyler. Athena, sonsuz akılı ve başarıyı vereceğini söyler. Afrodit ise dünyanın en güzel kadını olarak bilinen Spartalı Helena’nın aşkını vereceğini söyler. Paris elmayı Afrodite verir. Bu duruma diğer tanrılar çok sinirlenirler, Paris’e kızarlar ve kinlenirler.
Paris bu olayı unutamaz. Aklında hep Spartalı Helena vardır. Bu beklemeye daha fazla dayanamaz, karısı Oinone’yi ve İda dağını terk ederek Troyaya gider. Oinone, ona bir gün yaralanırsa kendisine gelmesini söyler. Bu sırada şehirde yarışmalar vardır. Yarışmalara katılır ve birinci olur. Troya kralı Piriamos tarafından ödüllendirilmek üzere huzura çağrılır. Paris'in , kahin olan kız kardeşi Kassandra onu tanır. Ailesine kavuşur.
Kral Priamos, Sparta ile aralarında bulunan anlaşmazlığı gidermek üzere oğlu Parisi elçi olarak Spartaya gönderir. Paris, Kral Menelaos ve güzel karısı Helena’ya konuk olur. Kral Menelaos’un büyük babası Girit kıralı Katreus ölür. Karısı Helena’yı misafirleri ile bırakarak cenaze için Girit’e gider. Paris, Helena ile yalnız kalır. Afroditin de gayretleriyle Helena Parise aşık olur. Helena çeyizini de yanına alarak, Paris ile Troya’ya kaçar.
Troya’ya saldırmak için fırsat kollayan Kral Menelaos’un ağabeyi Kral Agamemnon beklediği fırsatı bulmuştu. Akhalardan ve yandaşlarından, bin parçalık gemiden oluşan bir ordu kurar ve troya önlerine gelir. Savaş on yıl sürer. Şavaşta tanrılarda taraf tutar. Altın elmayı kendilerine vermediği için Hera ve Athena, Parise ve Troyaya karşıdırlar. Afrodit Troya’dan yanadır. Düğünleri olan deniz kızı Tetis ve ölümlü Peleustan, Akhaların en büyük savaşçısı Akhilleus doğar. Akhilleus, Troyalıların kahramanı ve Paris’in kardeşi Hektor’u öldürür. Vücuduna silah işlememektedir çünkü doğduğunda annesi onu topuğundan tutarak kutsal suya batırmıştır. Paris, Akhilleusu topuğundan vurarak öldürür. Kendiside kasığından vurulur.Aklına terk ettiği karısı su perisi Oinone’nin söyledikleri gelir. Ondan yardım ister fakat Oinone duymazdan gelir. Paris ölür. Pişman olan Oinone yardıma koşar fakat geç kalmıştır. Parisin ölümüne dayanamaz ve oda canına kıyar.
İki tarafta birbirine üstünlük sağlayamaz. Akhaların ünlü Krallarından Odysseus İda dağının köknarlarından tahta bir at yaptırır. İçine kendiside dahil askerlerini yerleştirir. Akha ordusu toplanarak gideler. Troyalılar savaşın bittiğine çok sevinirler. Şenlikler düzenlerler. Tahta atın Tanrıça Athena için yapıldığına ve kutsal olduğuna inanırlar. Bu nedenle tahta atı surların içine alırlar. Geç vakitlere kadar şarap içip eğlenirler. Yorularak derin bir uykuya dalarlar. Tahta atın içinde bekleyen Akha askerleri yerlerinden çıkarak şehrin kapılarını, geri dönen askerlere açarlar. Şehri tamamen yakıp yıkarlar. Güzel Helana’yı da yanlarına alarak memleketlerine dönerler.
Troya kral soyundan olan prens Ankhises ile tanrıça Afroditin oğlu olan, Aeneas, annesinin de yardımıyla savaştan kurtulan Troyalılarla birlikte, İda dağının en yüksek tepesi olan Gargaros tepesinin eteklerinde bulunan ve kutsal alan olarak kabul edilen Kartal çimeni yaylasına sığınır. Etraflarına daire şeklinde taştan bir duvar örerler. ( Bu duvar kazdağlarının zirvesinde hala durmakta olup Kaz avlusu olarak bilinmektedir. ) Burada tanrı Zeusun korumasında birkaç yıl kalırlar. Sonra bugünkü Altınoluk yakınlarında bulunan Andandros kentinin tersanelerinde İda dağının kerestesini kullanarak yaptıkları gemilerle, bugünkü İtalya’ya giderek Roma kentini ve imparatorluğunu kurarlar.
Seviş her halimle adımı bilmek istemeden. Döndür döneceği kadar hayatı da beni de Parmaklarının ucunda. Oysa bilemezsin Sen , çoktan benim damarlarıma bulaşmış Adını ezberletmiştin kadın… Elena !...
güzel şiirdi değerli şair. tebrikler. okumaktan keyif aldım.
var adımı deme beni gördüğünde tebessüm et de bana ne kimin sevdiği kimin eşisin beni ateşte yakar gibi öpesin saçları kızıl.. dudağı kızıl öpüşü yangın sevdamsın
Ölüm sancısı tutuyorken gecelerimi Ve katrana bulanmışken geçmişim Sen gel kadınım.
Seviş her halimle adımı bilmek istemeden. Döndür döneceği kadar hayatı da beni de Parmaklarının ucunda. Oysa bilemezsin Sen , çoktan benim damarlarıma bulaşmış Adını ezberletmiştin kadın… Elena !...
Zehirden denilen kalbinde nefes aldığımı Sana ağladığımı hatırlıyorum. Ben ellerim prangalanmadan önce Sende tutsak olup Günlerce sana aç kaldığımı hatırlıyorum.
Bitiyorum !.. Her gece sırtında Dudaklarımı gezdirdiğim geceler aklıma geldiğinde.
Piyano gibiydin hatun Her tuşunda başka ses çıkarırdı iniltilerin. Ve biliyor musun Her kasılmalı sancılarında Ben sende defalarca doğuyordum.
Şimdi prangalarım küflendi Yüzümde dünya çizgilerinden koskoca bir harita Kelimeler belimi kırıyor. Sensiz yaşamayı öğrenemedim Ben her saniye gözlerinde ölüyorum kadınım …
Akdenizin tuzu tutkularımın kızıl ’ı Elena’m...
Adımı Bilme Sen hiç.
Çok şık dizelerdi beğeni ile okudum , Yüreğine kalemine sağlık üstadım, Yürek sesin hiç susmasın saygılar selamlar
Piyano gibiydin hatun Her tuşunda başka ses çıkarırdı iniltilerin. Ve biliyor musun Her kasılmalı sancılarında Ben sende defalarca doğuyordum.
Şimdi prangalarım küflendi Yüzümde dünya çizgilerinden koskoca bir harita Kelimeler belimi kırıyor. Sensiz yaşamayı öğrenemedim Ben her saniye gözlerinde ölüyorum kadınım …
HARİKA DİZELER ÜSTADE. GÖNÜL SESİNİZ HİÇ SUSMASIN HER DAİM BÖYLE YAZIP DURSUN.
Bitiyorum !.. Her gece sırtında Dudaklarımı gezdirdiğim geceler aklıma geldiğinde.
Piyano gibiydin hatun Her tuşunda başka ses çıkarırdı iniltilerin. Ve biliyor musun Her kasılmalı sancılarında Ben sende defalarca doğuyordum.
Şimdi prangalarım küflendi Yüzümde dünya çizgilerinden koskoca bir harita Kelimeler belimi kırıyor. Sensiz yaşamayı öğrenemedim Ben her saniye gözlerinde ölüyorum kadınım …
Bir kadının erkeğine hissettirmek istedigi duyguların toplamı mükemmel bır sekilde, tutku ve coşku ile sunulmuş.Tek kelime ile muhteşem...( erkek kimliği ile siir yazmak cok iyi bır fikir gercekten, zekice bulduğumu belirtmeliyim...)
Dogru, katılıyorum.İnsanın kendinin ne istediğini anlaması karsı tarafta olması gereken noktaları ortaya çıkarıyor olmalı, bu da iliskiler icin cok faydalı.Süpersiniz ben de deneyeceğim...
Yaşadım, Tanrım, Yarım ve uluorta, Bir dahaki hayatta, Varsa öyle bir hayat, Şiir yazar mıydım, Bilmiyorum.
Ama kadınlar, Tanrım, Öyle sevdim ki onları, Gelecek sefer Dünyaya Kadın olarak gelirsem, Eşcinsel olurum.
(Cemal SÜREYA)
Arzu ettiği olsa üstadın ve yeniden geldiği bu dünyaya usta bir kadın şair olarak yine benzer muhteşemlikte yaratılar(edebi) sunsa ve fakat hem cinslerine yani kadınlara(eşcinsel beğeni) dolu dolu yazdığı cinsellik içeren o aşk şiirlerine ne derece katlanılabilirdi?... Edebi bir şahsiyet olmanın ikiyüzlüğünde(erkek-kadın) o tolare edilebilir erkek ağzında ya da en azından o ağza yakın hemcinslerine dolu dolu cinsel içerikli aşk şiirleri yazabilmeye cesareti olan ya da karşı cinse farketmez kısıtlı sayıda kadın şair dışındakilere, bu sanatın(şiir) gerçek dinamiklerini(hissedilen duyguların sansürsüz fakat mutlak sanatsal bir söylemle yazılıyor olması) hiçe sayarak nasıl da ön yargılarla yaklaşılacağı yaşadığımız gerçeklerimizdir halen...
Şair; insan olmanın o acımasız kadın ve erkek ayrımında(edebiyatta da) böyle olması gereklidir hissiyatını zerre umursamadan... hele ki bu yüksek sanat şiir de! ... Çok sevdim şiiri...Ve bu güzel şiir vesilesi ile paylaşmak istedi hissiyatını "böyle olmalıdır kuşkusuz"lara isyanı asla dinmez özüm...
((: Şiir yazmak güzel ve zevklidir her zaman şair çünkü bizlerin yaşam şeklidir şiir... Sevgimle.
bir yanım başka , kimine göre erkek belki kimine göre ikinci bir kadın .. heyhat ki ben kadını anlayan varlıklardanım .. ve bir erkeğin ne isteyebileceğini .. bu cinsellik değil , tutku ...
Bu şiiri iki defa okudum. Belki yorum yazdıktan sonra tekrar okuyacağım. Öylesine haz veriyor. Buradaki şiir anladığım kadarıyla bir kadının beklentilerini konu alıyor. Bir erkeğin gözüyle mükemmel bir anlatım. Kutluyorum Faize Hanım...
her zamanki gibi harikaydı özümsedim yazdığım bu tarz yarım şiirlerin bir bütünü gibiydi tutkulu dolu dolu kutlarım kaleminizi final muhteşemdi saygılar efendim..
Seviş her halimle adımı bilmek istemeden. Döndür döneceği kadar hayatı da beni de Parmaklarının ucunda. Oysa bilemezsin Sen , çoktan benim damarlarıma bulaşmış Adını ezberletmiştin kadın… Elena !...
Zehirden denilen kalbinde nefes aldığımı Sana ağladığımı hatırlıyorum. Ben ellerim prangalanmadan önce Sende tutsak olup Günlerce sana aç kaldığımı hatırlıyorum.
ÇOK ÇOK ANLAM YÜKLÜ BİR DUYGU PAYLAŞIMIYDI..YÜREĞİNİZ VEDE KALEMİNİZ HEP UMUT YAZSIN..KUTLUYORUM EMEĞİNİZİ..SELAM VE SAYGIMLA TABİ Kİ..
Erkek olsanız bu kadar doğal bu kadar muhteşem anlatamazdınız!! Yada ikinci kişiliğiniz bizdenmiş demekki şairem, ama en harbisinden. harikaydı yine... Sevgi ve selamlarımla...
inanılmaz güzellikte bir şiir,katılmıyorum yorumların bir çoğuna yüreğe cinsellik atfettirmemeli bence.Ne hissediyorsan onu yazarsın ya da birilerinin hislerine tercüman olursun ama tutkuyla,ama ağıtla. Keşke bütün insanlar duygularına elbise giydirmekten vazgeçseler de biribirini anlayamamaktan kaynaklı geç kalmalar yaşanmasa,yanlış anlamalar olmasa. Yüreğinizin coşkusunu selamlıyorum.Sevgiyle kalın.
Farklı bir şiir anlayışınız var bu şiiriniz bir bayanın erkeğe olan güzel hislerini işitmiş oldum yüreğinize sağlık çalışmlarınızda başarılar bir de nezaketen bir cevap alabilirsem cevap yazmayanlar cevap yazmama hastalığı kurpunu takıyorum esenlikle...
Vay can sairem usta kalemiyle ustadeligin imzasini atmissin nefis serbest siirine harikaydi o an ki duygun ne bilmiyorum can ama tek bildigim guzel yureginde kusursuz bir siir okudugum tebriklerimle bitanesi SEVDIMLESIN
Aslında erkekler çok da cesur yazamazlar; bu eksikliği cesur bayanlar daha güzel yapıyorlar, hem kadının hassasiyetlerini daha iyi bildiklerinden hem de erkelrden daha cesur oldukjlarından. siz yazmaya devam ediniz. Ben bunca zamandır bir erkeğin başka bir erkeğe bir kadın ağzından şiir yazdığına hiç şahit olmadım. Benim de cesaretim yok. Hatta iğremç bile geldi bu fikir .