Bin Üsal
( Şehitlerim, Can Şehidlerim: 49 )
(Yemâme’den sonra şehid edildi) Sümâme bin Üsâl (RA) Hicretten sonra tebliğ başlamış dünyaya, Resûl; elçiler gönderdi dört bir tarafa, İslâm, önce beyine, sonra yaşantıya, Nur hakim oldu, çöl diyarına yiğidim. Fesat ruhlar elçileri dahi öldürdü, Muhammed nuru, yanar harları söndürdü, O fesat ruhların çoğu, nura büründü, İman aşkına har denmez, güldür yiğidim. Basra Körfezi yakınında Yemâme var, Reis Sümâme bin Üsâl’da hırslı yanar, Hz. Muhammed’i öldürmek için plan yapar, Bilmez misin Allah nuru sönmez aslanım? Masum çehreyle Medine’ye kadar gitti, Resûl’ün evinde O’nu ziyaret etti, Ashap ki, onun gizli halini sezmişti, Ashap tetikte beklemekte aslanım. Sümâme, aniden Muhammed’e saldırdı, Ashap bu hücumdan Muhammed’i kurtardı, O, saldırıdan sonra kaçmayı başardı, Resûl onun için emir verdi aslanım. Hicri altıda Sümâme, Umre’ye gelir, Râsûlullah süvarisi almıştı esir, Bu esirler Râsûlullah’a getirilir, Râsûlullah onu tanımıştır yiğidim. Râsûlullah der ki: “Bunu tanıdınız mı? Bu Sümâme’dir, esir gibi davranınız, Fakat asla, Sümâme’yi incitmeyiniz,” Hoşgörü zirvesi Muhammed’dir yiğidim. Hz. Muhammed, yemeğinden esire vermiş, “Sakın esirleri incitmeyiniz” demiş, Allah elçisi, merhametini göstermiş, Edebin zirvesi Muhammed’dir yiğidim. Resûl demiş; “Yâ Sümâme, yanında ne var, Gönlünden ne geçer, benden ne beklersin, Sen bir esir değil, benim misafirimsin,” Merhamet zirvesi Muhammed’dir yiğidim. Sümâme der : “İçimde hayır ümidi var, Çünkü sen affedicisin, bağışlayansın, Öldürürsen eğer, caniyi öldürürsün, Öldürmez bağışlarsan, şükreden bulursun, Eğer ki benden fidye talep ediyorsan, Benim mallarımı al, hepsi senin olsun, Râsûlullah Hakk davasındadır yiğidim. Hz. Muhammed ona, hep aynısını sordu, Sümâme’de aynı cevabı veriyordu, Muhammed ona şefkatle yaklaşıyordu, O’nun özü şefkatle yoğrulmuş yiğidim. “Ashabım! Sümâme’yi serbest bırakınız, Sümâme ki, gidip gitmemekte kararsız, Gönlündeki sevginin tarifi imkansız, Tapularını o an yıkandır yiğidim. Gusledip, Muhammed’in huzuruna geldi, “Canımla, malımla emrinizdeyim” dedi, Râsûlullah o’na, Hakk yolunu öğretti, Gönlünde çağlayanlar esendi yiğidim. “Ey Allah’ın Rasûl’ü, sen sevmiyordum, Seni öldürmek için de can atıyordum, Bugün seninle en güzel huzuru buldum,” Diyerek huzura erenlerdendi yiğidim. “Yâ Râsûlullah! Ben yapayım mı Umre’mi?” Râsûlullah, eksik etmeden tebessümü, “Umre’ni yap. Ahiret ve dünya senindir,” Resûl izniyle Umre’ye çıkan yiğidim. Sümâme, Mekke’ye telbiye ile girdi, Müşrikler hemen onu yakalayıverdi, “Bırakın, buğdaysız kalırız,” dedi birisi, Sen ki dünyaya tahıl satardın yiğidim. Dediler O’na; “Neden dinden çıktın?” Sümâme der ki; “Dinden çıkmadım ben, Muhammed’i tasdik edip, dine girdim ben, Gayri buğday yok, izin yoksa Muhammed’ten, Fayda yok, iman etmedikçe Yemâme’den,” Diyerek müşriklere bağıran yiğidim. O Umre’den sonra da Yemâme’ye döndü, Bir süre sonra Mekke sıkıntıya düştü, Yemâme, Mekke’ye buğday vermiyordu, Râsûlullah’tan emir bekleyen yiğidim. Ebû Süfyân, Medine’ye gelip yalvarır, Hz. Muhammed acıyıp mektup yazdırır, Mektup sayesinde, Mekke’ye buğday varır, Râsûlullah emrine uyandır yiğidim. Râsûlullah vefat edince Mürtedler var, Yalancıya uyarak İslâm’dan çıkarlar, Reisleri Sümâme’ye karşı oldular, Yemâme’yi de terk edendir Sümâme’m. O, yolda İslâm ordusuna rast gelmişti, Alâ bin Hadrâmi’ye durumu bildirdi, Temim’den Mü’minler orduyu güçlendirdi, Yalancı Peygamber’e harp açtı yiğidim. Bir gece baskınıyla Hatam’ı yendiler, Perişan olmuştu, müşrik ve mürtedler, Sümâme önüne çıkmış, yol kesiciler, Allah yolunda şehid düşendir Sümâme’m. Sümâme ki; müşriklerin en azgınıydı, Hz. Muhammed’e en büyük düşman olanıydı, O’nu tanıdıktan sonra da, bey’at yaptı, İmanın özü burada yatar yiğidim. İslâm’a düşman olanlar, bilmeyenlerdir, Bilip de inat edenler, eksik bilmiştir, Kâinat-ı âlem, doğruya gelecektir, Müslümanlar güzel örnek olur yiğidim. Bu deryaya, hırsla saldıran, güle batar, İslâm’ın özünde ki; nur var, hoşgörü var, Nura kalkan elde, kendi özüne kalkar, İnsan özünü iyi tanımalı yiğidim. Râsûlullah’ı öldürmekten amaç neydi? Bu veya, şu öldürdü mü denilecekti? Düşün... Neden güneşe karşı gelinmişti? Dünya sevdası, bela başıdır yiğidim. Güneş dıştan yakılmaz, yakar dıştakini, Dıştaki har belli eder iç sevgisini, Nurundan, pervâne gibi çeker herkesi, Özde köz olan, harda yanmazmış yiğidim. Çok kişi elde kılıç Muhammed’e gitmiş, Amaçları, Hz. Muhammed’i yok etmekmiş, Ömer gibi, o derya içinde erimiş, İki cihanda, cennet olmuştur yiğidim. Allah’ın koruduğundan güzel, kim korur? Dünya ve ukbâ için, en has yol onundur, Sana verilen ömürde, testini doldur, Yarın bin bir türlü hesap vardır yiğidim. Hatam: Müseylemetü’l-Kezzab’ın ordu komutanıdır. Mürted: Dinden dönen, dinini değiştiren. Şair: Abdullah Yaşar Erdoğan |