Sustum
Özledim ve bir ’an’ çıkıştım içimdeki aşk’a,
Özlemde birleşen yolumuz aynı yolun yolcusuydu, Ama durakları farklı, İnecek var diyen sesler aynı ton... Sen,gidilmek istenen yolun çıkışıydın ve çıkıştığımı unuttum bian... Sustum... Sukunet ağır bir leş kokusu kadar yayılırdı odama içim sustukça, Taşıdığım cesetlerim kokardı,yitirilmiş kaç beden varsa geride kalan, Yada içimde ölen... Kalktım ve koştum aynalara, Gördüğüm ’sen’din , baktığım ben... Al işte yitirilmiş bir ceset daha sana!! Çıkışımın mezar taşı... Yolum senden geçecekti ha?? Açık yollarımı gördümde en çıkmazlara saptım ben, Yolun sonu sen,sapağı gam... Gittim ve köşe bucak geçtim hayallerimden, En uzun şeridi en anlamlı hayalimizdi. O yol bittide,çizgiler devam etsin istemedin mi ?? Şimdi en anlamlısına bile özle-memeyi öğretiyorum, Özlerse düş olur, düşünce düşer benliğimin sol tarafına, Ve iç sesim kokuşur cesetler üzerine, Korkarım! Uykuya düşkündüm,sana sokak düşkünü olduğum kadar, O yüzden rüyalarımın ismi sen oldu, Sensizlik oldu, Senli günlerimin fragmanı oldu. Sessizdiler... Konuşsalar yırtardı içimi, Oysa içim acırdı, zaten herkes acırdı,düşünmezsemde acısız... Sesinde hasret kokusu besledim aralık ayı sonralarına, Rüzgarlarla geldiğinde bana,sağırlaştım, duymamazlığa vurdum bu görmemezliği... Ama unuttum tohumunun üzerine ’yanlış’lardan seralar kurduğunu... Küfrüme edep karıştırdım hayasızca, Sustum... Dilim ters döndüde unuttum diyemedim. Sözlerime gözlerini kapattım ve öylece uyudum özlemine, Vuslat rüyalara uyansamda hergece, Yeni bir ölünün ağırlığı var bu gece... |