Kahretsin
. Bana bir masal anlat baba Yaşlanmış ölüm çizmesin pamuk prensesini -tırnaklarıyla . .. Nuh tufanıydı gölgemi titreten Esaret kareleriyle hayat esti dudaklarımdan Dilimde kesif bir susuş Ölüme boyanmış göğün silueti Kanadı kırık mavinin yaraları kanıyor Vefasızlığın son demi Söz yasak karası sürülmüş asfaltların Onca çıldırmak kokan evlerin penceresinde Muhabbetsizlik hiç hiçe Şerri ölümün laneti üzerimizde Bir harf bile söyletmiyor şehvetin riyakâr ısırıkları Yarına ertelenen onca çözümsüzlük Ekşimsi sırıtıyor dudaklarımda Neden çıldırıyorum vakitsizlikten Belki de budur neden Midesizliğime bulantım . Çelik çomak oynayan çocukluktu içimdeki Gözlerimde buğusu siyahî bir adamın Karanlığın kalleş yanı şu sokak levhası Yeni içinde saklı acı çığlıkların Duası okunuyor başucunda insanlığın ... Kim kanattı içimi Kim söndürdü ışığımı Unuttunuz mu bendim sizi Başımın üstünde kutsallaştıran Çilekeş aşkımla topallayan Solcu çığlıklarımın peşinde Sisifos’u arşınlayan Sahte kayalıklarınızdı adımlarımı yırtan İşte hep bu vakit Serkeşlik sızıyor damarlarımdan Şafağa gülümserken ısınıyor iliklerim Oysa ellerimiz bile öpüşmedi bu vedaya Öylesine erkenci Dudağımdan dökülen acı türkü Ten uyumunda kıvranırken hatıralar Bela bu şehrin sırtımda kamburlaşan yalnızlığı Her şey boş boşluğa el sallıyor o çocuğun elleri Kirlenmiş yüzlerin entarisiz soytarılığında Hiçliğe yaslanmış bıçak sırtı argümanlar topluyorum Sayıklıyorum sensizlikle çarpılarak Azalarım felç hissizim artık Oysa dağ olmalıydın şefkatin açlığında Ellerin ellerime kenetlenip Yarını da vardı günün Ve belki hiç yoktu ötesi -nefesin Bu dipsiz kuyusundan kim çekecek susuzluğumu Membası tükenmiş kadınlığımla Asılmamda anlamsızdı recm edilmeli duygularım Yattığım koynun sıcağını çekiyorlar hesaba Bu kıyam/etim Suru İsrafil’den çalan mıydım? Sorgulardayım … Binlerce an’ı katlettin! … Beni mahvettim Kahretsin Neşe CÖMERT 5 Aralık 2012 |