İSTANBUL'U SEYREDİYORUM
iSTANBUL’U SEYREDİYORUM
İstanbul’u seyrediyorum penceremden Buharlaşmış camlarım damlacıklar iniyor Hava soğuk mu soğuk gözlerimi yaşartıyor Sigaramın dumanını çekince derinden Flu bir görüntü adaları zor seçiyorum Işıklar solgun ışıltısından yoksun bir halde Şehirin yarısı yıkık tozu yükseliyor sanki İki kıtanın birbirini kestiği yerde Kavuşması zor iki yakasında Bir araya gelmez ki yüzyıllar geçse Burası soğuk karanlık dört duvar Ben gibi yalnız yalazı ısıran sokaklar Köşe başında yaprakları dökülmüş bir çınar Lambanın isli ışığına yansıyan gölgesinde Minik bir serçe tek başına donmak üzere Sessizliği bozuyor ötüşüne Bitaplığında kalan gücüyle çınlatıyor Pusu düşmüş siyah gölgeler Benim lâl çığlıklarımın yansıması sesi Sabah olmak üzere serçenin sesine karışıyor Yüreğimde kopan dinmez fırtınalar Sensizliği anlattık ikimiz hani İstanbul ben ve o minik serçe Dibe vuruşumuzdu haklı isyanlar Soğuk çok soğuktu İstanbul Haramdı serçe ve bana uykular Ben aldırmadan seyrettim yalnızlığı Üzüldü serçe kör lamba ve sokaklar Sonra sesi kesildi serçenin birden Ölüp gitmişti belki üzüntüsünden Gözümden akan yaşları yastığımdı silen Dalmışım rüya mıydı neydi Halâ hafızamda o manzaralar BİRGÜL AL 27-11-2012 İSTANBUL |