sur senin dudaklarında bil/iyorum..
okuyorum ilk ayet tadında
ve söküyorum tek tek/tel tel saçlarından içersinden ben geçmeyen seslerini ki yüzün düş/üyor aynama/ mavi bir müziğin odamın duvarlarında bıraktığı neon ışıkları altında.. dokunurken sana/ sokulurken kimsesiz ve sensiz.. ciğerlerime çekiyorum yokluğunu/yoksulluğumu ki yalnızlığımı kundaklıyorum/ölüm diyalektiğinden.. ve bil ki sevgili; şiirlerin vaha/dudaklarım ıslak.. halüsinasyonlu düşler/düşüşler yaşıyorum terli.. biliyorum altdudağını ısırarak bakıyorsun şimdi/ hani şimdi karnı doymamış bir timsah misali b/akıyorsun kelimelere ki emin misin? kala kaldığın yerden/ dayanabiliyor mu göz bebeklerinin içi/ yalınlığım ve yalnızlığım mutasyona uğramış gibi gittikçe vahşileşiyor kelimelerim.. bil ki sevgili sesim soluğuna karıştı/ ıslanman için dilimi sokuyorum ruhuna/ sur senin dudaklarında bil/iyorum.. (suratımda aptal bir gülümseme ile sana bakıyorum/geçmişten geleceğe ve kendine yaptığın her şeye) öfke/kızgınlık/şüphe/gerginlik _ yok artık.. şimdi.. tek tek kulaklarımdan sökülmüş sesler gibi ve çırıl çıplak ve sağanak ve gök gürültüsü kızgınken küsmüş çocuklar gibi bana yazılmayan harflerin öksüzlüğünde bir ayrılığı kutsayan deniz gibi b/akıyorım omuzlarına/çehrene ve dilindeki kıvrıma.. ki kızıl ve bir deniz masalı… işte bu yüzden söndürüyorum yüreğimdeki mumu ve ihtişamını.. (…) |
Nükleer silah gibiydi her bir kelime...
Müthiş çarpıcı.Hoşgeldiniz sayın şair aramıza.Saygılarımla.