SEVDAM
Göz görmeyince gönül katlanır derler ya,
Hah işte öyle bir şey değil, değil benim sevdam. Bak neleri hatırlıyorum sevdam, Dün gibi aklımda… İki bin bilmem bi kaç senesinin, Temmuz ayı Pazar günüydü. Beraber arşınladığımız Trabzon sokaklarını hatırlarım sevdam. Herkesi atlattıktan sonra gittiğimiz pastahaneyi, Orada bize ellerinle yedirdiğin… Bir külah dondurmayı hatırlarım sevdam. Bir sana bir bana. Gittiğimiz lunaparkı, Lunaparkta bindiğimiz gondolu, Gondol en tepedeyken yüksekten korkup sana sarıldığımı… Bana yükseklerden korkmamam gerektiğini, Öğrettiğini hatırlarım sevdam. Beraber çıktığımız boztepeyi, Boztepede yaptığımız pikniği, Kafanı omzuma dayarken seyrettiğimiz, Trabzon limanını, tanjantı, ganitayı, çömlekciyi hatırlarım sevdam. Dönüş yolunda, yukuş aşağı çiğnediğimiz kaldırımları, Benden istediğin bir gül demetini , Sana alamadığımı hatırlarım… Sevdam. Uğradığımız aşıklar parkını, İçtiğimiz sıcak, sımsıcak çayı, Orada kurduğumuz evlilik hayallerini, Senin şehrine dönerken bindiğimiz minibüsü, Ve arka koltukta yaptıklarımızı hatırlarım sevdam. Hele hele, o deniz mavisi gözlerinle gözlerime bakışını, O pamuktan narin ellerinle yüzüme dokunuşunu, Ve rengini hatırlayamadığım saçlarını, Hep hatırlarım sevdam. Bunları hiç unutmadım! Bu can bu bedendeyken de hep hatırlayacağım, Sevdam. Yüksek binalardan bakıyorum şimdi uçurumlara, Boztepe’den Trabzon’a, Hani yükseklerden korkardım ya, Yok yok artık korkmuyorum sevdam. Göz görmeyince gönül de katlanamıyor işte sevdam. O güzel günlerden bana kalan, Sadece birkaç eskimiş, yıpranmış anılar, Öpülmekten solmuş fotoğraflar, Ve yıldızlı gümüş yüzük kaldı sevdam. |