kÜçÜk mAtrUşkA (Klasik Seri İki)
Karanlık ve soğuk odalar vardı
İçleri hınca hınç insan dolu İçleri nefret ve intikam dolu Küfür ve sitem dolu içleri Matruşka en küçük bebeğinin yüzünü giyinmişti Odanın demir mahmuzunu iterken eliyle Adımları ürkek ve tedirgindi Başını uzattı derin boşluğa Bir şey göremiyordu Gözlerinin alışmasını bekledi karanlığa Alışmıyordu Aniden bir siluet belirdi önü diyebileceği bir uzaklıkta Ve etrafında onlarca sorgucu İçleri nefret ve intikam dolu Küfür ve sitem dolu içleri Sorguladılar sordular Münker’den aldılar Nekir’e koydular İtiraz ediyorum dedi, Matruşka Sayın Yargıç Saydı Neredeyse bin soru vardı ortada Ama sorun yoktu Verilecek cevap çoktu Lakin anlamı yoktu Bir şey sorabilir miyim dedi Matruşka, aniden Hatta masum bir istek bu yürekten Bu soğuk ve karanlık odada ne işiniz var? Güneş dışarıda, Kuşlar diyorum kuşlar, onlar da Mavi, yeşil ve hatta sarı da Karanlık olan gönülleriniz değil, oda Soğuk olan duvarlar Yetmiyor nefesleriniz ısıtmaya İnatlarınızsa daha bir üşütüyor sizleri, Çıkın hadi. Çamlak çatlattım çıkmadılar Çömlek patlattım çıkmadılar Şimdi yüzümden düşen bin parça Yüzsüzdüm hani Söyle nereden düşüyor bu parçalar Bu gözyaşları Bu sümük Bu tükürük Sadece… Umutlarımı satın almış peşin alıcı ve satmış köle pazarında pazarlıksız Kul olmadan köle olmayı öğrenmişiz Özgürlük ağır gelmiş bizlere Hürken esareti seçmişiz. tAhmAz 22/11/2012 |