ÜÇ NOKTAM
nasıl hitab edeceğimi bilmiyorum sana sevgili
o yüzden hitabım üç noktam senin anıldığın her yer dünyadaki cennet benim için seni hatırlatan her nesne yüreğimi yakan bir ateş... adını anan her kişinin elini eteğini öpesim geliyor nerde aklıma gelsen olduğum yerde oturup ağlayasım yaşadıklarını düşündükçe, duydukça, okudukça, öğrendikçe kendi hayatımdan utanasım yerin dibinde yaşayasım gelir daha sen doğmadan vefat etmişti baban, sonra annen... sonra o cok sevdiğin ve seni cok seven deden... hamzan enesin ebu talibinde yoktu. aşkına ömrünü adamış haticen yoluna servetini sermiş, ugruna canını vermiş hurma dalın... müşrikler seni o çok sevdigin mekkenden de ettiler. ahh! bilselerdi nur-u cihan senin için yaratıldı cihan bilselerdi alemlerin efendisini üzdüklerini rahmet peygamberini taşladıklarını bilselerdi asr-ı saadette yaşadıklarını bilselerdi Seni taifte taşlarlar mıydı demezler miydi ’rasulüm ellerimiz taş olsaydı’ taş olsaydı da atmasaydık o taşları sevgili... sen o halde bile biliyordun sabretmeyi mutlu olmayı şükretmeyi düşmanlarını sevmeyi biz bilmiyoruz efendim ben bilmiyorum çok şükür annem hayatta babamda ama ben cahennm-i dünyada belki hamzam enesim yok ama fatımam var tereddütsüz ölebilecek yoluna belki haticem yok aşkımla ölen önüme servetlerini döken gönül arkadaşım var beni senin yoluna götüren. kimse beni yurdumdan yuvamdan kovmadı ama ben seni dünyaya anlatmak için yurdumdan yuvamdan olmalıyım kimse beni yollarda taşlamadı ama bu günahlarla yollarda ben taşlanmalıyım kimse beni üzmedi rasulüm ağlanacak halime gülerken kimse beni üzmedi sen ümmetinin haline ağlarken. utanıyorum efendim sana hitab etmeye seni düşünmeye mukaddes adını kirli ağzımla anmaya mübarek hayatını günahkar dilimle anlatmaya utanıyorum İMKANSIZ SEVDA m senden şefaat almaya..... |