Renklerin Ölümü
Tanrım
Beni bağışla Bu gece Ödünç alacağım tüm meleklerin Bu gece Dertleri süpüren çöpçüler gibiyim Süpürmek istiyorum her şeyi Sarhoşum Gece sarhoş benimle Güneş, gecenin koynunda saklı Yıldızlar ayda tutsak Zaman derin uykularda Gözlerim asılı geceye An; ölüme beş var Bu gece Tüm renkleri süpüreceğim Kim bilir Ne çok mevsimler dökülecek yerlere Siyaha tutsak olacak güneş ‘Dünya’ ağlayacak sevdiğine Maviyi, siyaha katacağım önce Tüm renkle Katran karasına dönerken ellerimde En çok maviye acıyacak içim Biraz da yeşile Mikail’ in rüzgârıyla sohbet edeceğim Bir dağ başında Ne bileyim işte Yıkık bir ağaç gölgesinde Ve Rüzgârlar yalancı Yalanlar taşıdılar bize Hafif hafif esiyor rüzgâr bir ağacın altına tünüyorum Gece hancı Ben sarhoşum Suskunluk ninnileri söyleniyor yaşam, sabaha beş var Hadi İsrafil Üfle sür borusunu Korkmuyorum Kopsun kıyamet Azrail hep yanımda Nünker ve Nekir’e sual ezberimde benim Tüm renkler Yağlı urganın pençesinde Sessizce tekmeliyorum zamanın sehpasını Sabahı ararsa gözlerim Zaman batırsın hançerini yüreğime Ve ben Son kez kanayacağım bu gece Hadi Mikail Güneşini sar bedenime Yanayım Kaç kez Can alabilir ki Azrail Bir kez dünyaya gelmiş olan bedenimde Martının kanatlarına astığım sözler Akbaba olmuş saldırıyorlar suretime Yüreğimde sakladıklarım Boğazıma düğümleniyor Oysa Hayatın lehçesi Bir serçenin ayak izlerinde saklı Bu karmaşa, bu düzensizlik ne Neden yazan el gizli Okuyan gözler görmez Söyle Aynı dili konuşmaz mı aşina olanlar birbirine Tanrım Biz aşina değilmiyiz Hani Şah damarından daha yakındım sana Kendimi bulurken Önümde sen Sağımda Solumda sen vardın hep Bir ara Herkesi çıkarayım dedim içimden Yüreğim ağladı Korktum kendimden İyiler kolay gittiler Kötüler sarıldı ciğerime Bir bebeğin gözleri böldü geceyi Ve geride Anamın ağlamaklı sesi Yazan el gizli Okuyan el gizli Bir biz aşinaydık güne Bir an sussa güneş Ve Sarılsak birbirimize Bu gece bakmayacağım gökyüzüne Mikail’ in rüzgârıyla sohbet edeceğim Ve Rüzgârlar yalancı Ne çok binmişiz kanatlarına Meğer Yalanlar taşırlarmış bize Gecenin bekçisinde uykusuzluk Şafak mı bekliyor yoksa gözler Susturun Yıldızların ıslığını Güneşin göğsünde uyansın zaman Evrenin diliymiş Boş ver Bedendeki bunca karmaşa Ve yaşam, Tüm koşturmalar Bir günlük hayal oysa Ve insan Yaşamı basit yaşasa Dün gece tüm yaşamları aldım avuçlarımın arasına… Zaman sabaha dönmüştü yüzünü… ‘’Yaşamda hep yalnızdım’’ diyen biri vardı karşımda… Gözleri gözlerimde… Sesi sesimde… Köpeğime yemek veriyor, bir yandan da sohbet ediyordum kendisiyle… Dalda bir serçe… Bizi seyrediyordu… Yerdeki ekmek kırıntılarındaydı gözleri… Tüm telaşı bir lokma ekmek içindi işte… Ellerimle serçeyi gösterdim… İşte yaşamın özü dedim kendisine… İnandı mı bana… Hayır… İnansaydı konuşurdu benimle… Sonra dedim ki… Neden insan yaşamı zor kılar ki… Bunca hırs, yükselme, makam ve mevki arayışları… Doludizgin yaşama telaşı… Atladıklarımız… Unuttuklarımız…Söyleyemediklerimiz… Ne çok insan vardı böyle… Bir tek yaşam kalsın yeryüzünde istedim… Basit, sıradan ve öylesine… Hangisi anlamlı… Hangisi değer yaşama bilmem… Sade bir yaşam… Ve sessiz bir ölüm mü… Yoksa… Tüm çirkinlikleri… Zor ve zorluklarla gelen güzellikleri… Kendi suretimde ve renklerde süpürüp… Çok ama çok şeyi öldürmek istedim ben de…Yaşamı basit kılma adına işte… |
tüm kalbiimle
tebriğimle
saygı dua ile...