yokluğun varyaa...!
Yokluğun varya
akıllara ziyan geliyor, tıka basa tımarhaneler Mazhar Osman’ı arıyor ziftlenmiş zavallı zihinler. Aşk a kilitli bütün kalpler sevda virüsü saldırıda salgın kenti aşmış dünyaya yayılmakta... Sevdalıları imha ediyor askerler salgın bulaşıcı aşıkların sayıları arttıkça yok olacak evren, satılık aşklar sahibinden devren ama alan yok. ´´ nasıl aşık olunmaz´´ dersleri veriliyor kenar, köşe, her bir adım kalpte. Her şey şer, her şey saçma anlamsız, mantıksız. her ne oluyorsa vallahi senin yokluğundan oluyor. Yokluğun var ya... dermanı dermansız yapan yokluğun, yokluğun açlık, yokluğun soğuk, yalınayak yetimin gözyaşı yokluğun... Yokluğun var ya... öksüze atılan şamar, yetimden esirgenen sevgi, kelime-i şahadet için saklanmış son nefesi çalan adi hırsız yokluğun... bakire kalpleri dul eden virüs yokluğun dünyamı metrekareye sığdıran mercek yokluğun... Yetmez! daha anlatayım mı? Yokluğun var ya... tat alma duyumu bozan, dünyayı gözümde kıyamet kılan yokluğun var ya... yaşarken ölümle metres kalmak, ölememek sürünmek,ziyan olmak,harcanmak yokluğun. Hiç bir zaman terk edişini hazmedemez bu yürek metresimle nikah kıyana dek peşimi bırakmaz yokluğun. Yokluğun yokluk, yokluğun açlık, kanatsız kuş yokluğun, sinsice katlettiğin aşkımın çığlığı yokluğun. Yokluğun var ya... sırat köprüsünden geçmeye bir adım kala uçurumdan düşmek yokluğun. yokluğun boşluk, huzursuzluk, bir lokma ekmeği boğazıma dizen zehir zıkkım, akla zeval yokluğun... Senin yokluğun var ya...... |