Nezahattan
Bre insan, bilinmez misin?
Hafızalarda silinmez misin? Çıyanı nefretle ezersin de Bülbülü hisle dinler gezersin Saden soda, karmaşığın suya tirittir. Yel üfürür dağ açar Sessizlik düşer, uykun kaçar Merhametten marazın Kendinize olur garazın Sükûnetin fırtına, esmen deli yürek Yılan da sokar, çıyan da Yılan boynunda, çıyan koynunda Arabın da uyanır, böceğin de Döşünde boncuk, boynunda oyuncuk İnancın hile, inanmamansa dile… Işıksız, gülsüz gelip Selamsız gidiyordun Gün ikindi oldu Sen dün diyordun Sarmaşır harman Bir hevesi derman Uzanıp yıldızı tutacakla Bir avuçtu Isıracaktan gökyüzü Anlında yazmıyordu ya O bir katildi. Gözünü kırpmadan Adam öldürüyordu. Ve lakin Kanadı kırık kuşa Müşfik bir edayla tuşa Aniden gelirle Engerek ağzı fareyse Sıcağı şefkat bir kucak Her daim tutkuydu Öfkesi akşam olmuyordu da Neşesi, sabahtı. Bozlaktan bir geniz Bir çalkanır durulur deniz Gönlü su, başı yüksekle falez Şimşeği gönlünde kırılır Başında dumanı durulur Bir zemberek edasıyla Şafağı kandil, diğer eli mendil Güzelliği pek çirkindi de Çirkinliği nezahetten bir huy 22.10.2012 Kandil: Aydınlık veren çıra. Kutsal gecelere dek gün (beraat kandili gibi) |