Anlatamadım
nasıl anlatmalı nasıl
ne desem olmayacak biliyorum neresinden göstersem saçma gelecek sana nasıl anlatmalı kendime bile anlatamadığımı yerle bir etmeden seni ruhunun ayaklarını kesmeden boşluktan nasıl? anlattıklarımı biliyorsun, biliyorum! anlatacaklarımı kestiriyorsun önceden ama bilmiyorsun ki, bildiklerinin senin celladın olduğunu gecenin seni aydınlatan taraflarını görmedin çünkü hiç bilgeliğe soyunmuş olan bir papağana benziyorsun o papağan ki aç bir kurdun önüne dikilip goethe’den nietzsche’den ve daha nicelerinden bahseder, kurt dinler ama düşündüğü tek şey onun çıplak bedenidir, ve nasıl indireceğidir midesine onu... ruhunun o en derin keskinliklerini görüyorum nüfus etmek istediğim yer, işte tam da orası hayattan nefret ettiğini söyleyen sen dinlemeyi bilmeden nasıl olur da çemberinden geçersin feleğin oysa daha dün tapındığın şeyler vardı senin olmazsa olmazların vardı olmadığında yerle bir edeceğin erdemlerin vardı bazen toprak olurdu putun bazen bayrak bazen seni baştan çıkartan ve en kesif kokusuyla o afrodizyak kadın doğurgandı putların biri öldüğünde doğan yeni putlar silsilesi bitmek bilmeyen çığlıkların olurdu, kendi içine doğru itilen nasıl anlatmalı nasıl yine olmayacak biliyorum yine tutunduğun boşlukların olacak yine o boşluklardan sarkacaksın kendine beni dinlerken dişlerini sıkacaksın korkacaksın! anlatamadım... biliyorum... /i.k |