(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Dut Ağacı şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Dut Ağacı şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
bir dut ağacımız vardı benim ev arkadaşım ve de yaşdaşım... ben de ona yazmıştım sizin gibi bir şiir, adı da DUT AĞACI. siz azla çok anlatmışsınız ama ben üç bölümlük şiirin bir bölümünü sizinle palaşmak istedim ya inanın onu anlatamadım...
Yarım asırdır ayakta yorulmadan duruyor! Arada bir çırpınarak duvarlara vuruyor… Soğuklar çok donduruyor, sıcaklar kavuruyor Sonbaharın rüzgârları, yaprağın savuruyor. Ne kıştan korkusu onun, ne sıcaklardan bîzar, Oldukça dut dökülüyor yerlere azar, azar. Uzun yıllar çoluk çocuk, doyurdu bizi duta Konu, komşu, gelen geçen, hırsıza ve hayduda... İkram etti kıskanmadan şıralı dutlarını, Ünü aşmıştı artık evin hudutlarını. Ele baktı, güne baktı, yorulmadı bıkmadı, İhmalden başkası onun gövdesini yıkmadı. Oydular da bedenini, duttan yaptılar bir ut Köklerinden fışkıranlar yeni dutlara umut... Oyulurken geniş beli, inim, inim inlerdi Bir türkü yakardım ona, söylerdim hep dinlerdi:
Dut ağacı, dut ağacı İnliyorsun bu ne acı? Meyveni hep ana bacı Pazarda satmadı mı?
Filiz verdi, yaprak verdi, gölge verdi, dut verdi. Vefakâr bir ana gibi, hep vermeyi severdi... Şimdi mutlu mudur bilmem, elden ele geziyor Dokundukça mızrap ile sineleri eziyor...
ben de ona yazmıştım sizin gibi bir şiir, adı da DUT AĞACI.
siz azla çok anlatmışsınız ama ben üç bölümlük şiirin bir bölümünü sizinle
palaşmak istedim ya inanın onu anlatamadım...
DUT AĞACI
.................................................
.................................................
Yarım asırdır ayakta yorulmadan duruyor!
Arada bir çırpınarak duvarlara vuruyor…
Soğuklar çok donduruyor, sıcaklar kavuruyor
Sonbaharın rüzgârları, yaprağın savuruyor.
Ne kıştan korkusu onun, ne sıcaklardan bîzar,
Oldukça dut dökülüyor yerlere azar, azar.
Uzun yıllar çoluk çocuk, doyurdu bizi duta
Konu, komşu, gelen geçen, hırsıza ve hayduda...
İkram etti kıskanmadan şıralı dutlarını,
Ünü aşmıştı artık evin hudutlarını.
Ele baktı, güne baktı, yorulmadı bıkmadı,
İhmalden başkası onun gövdesini yıkmadı.
Oydular da bedenini, duttan yaptılar bir ut
Köklerinden fışkıranlar yeni dutlara umut...
Oyulurken geniş beli, inim, inim inlerdi
Bir türkü yakardım ona, söylerdim hep dinlerdi:
Dut ağacı, dut ağacı
İnliyorsun bu ne acı?
Meyveni hep ana bacı
Pazarda satmadı mı?
Filiz verdi, yaprak verdi, gölge verdi, dut verdi.
Vefakâr bir ana gibi, hep vermeyi severdi...
Şimdi mutlu mudur bilmem, elden ele geziyor
Dokundukça mızrap ile sineleri eziyor...
Antalya-2002