Bir Roman’da İzler-18:Ressamda
kitaba sardı ibram
çoğunda okuyordu aynacı husufu ram resimle kokuyordu çizdiğin resim hoş yabana atılır gibi değil de kitaptakine benzer gel seni ressama götüreyim gözün büyüsün küçük dilinden yut nasıl da boyanır gör aynacı yusuf damarından girince ibram alide durum değişti hemen yaylanın çiçeğinde yolların böceğinde darboğaz geçeğinde kilimler dokuyordu -önce resim çiziyor sonra fırçayla boyuyor ha boyayla yapıyor ha -evet boyayla -senin benim kullandığım boyayla ha -renkleri aynı ama kutuları ayrı diş macunu gibi -kim bu adam -üstat -şiir yazıyormuş ha -yazıyor -resimde yapıyor demek -hem de nasıl -kaça yapıyor -para almadan yapıyor boya parası alıyormuş yalnız yılı kırk bir şubatın ikisinde giyindi ütülü takımıyla kravat taranmış saç aynacı yusuflaydı buluşacak sayılı kaç heyecan sarındı uçuyordu ılıca elli üçüncü koğuş ustanın kaldığı yer selam verdiler ince oturdular yanına ser tüten coşkusuyla kıpırtıları duyar canına minnet olur uzun boylu civanı ibram alinin resmi bu boya parasıdır hayhay delikanlıya resimleri hoş durur güleç gözleri mavi gerisi olsun ikram kurur sevinci şimdi karşısına geçince ibram ali de çizer üstadım dedi yusuf aşk olsun ibrama der kınalı saçlarıyla husuf zamanındayız sessizliği bozulur uçlarıyla bakınca sevinir ibram göze hiç kıpırdamaz bile otururken yorulsa bir üflük tutturunca köyüne gidiyordu ağzında piposu var memleket tütünü iç ediyordu bayramı coşuyordu kırlarda kalemi tutuşları gözünden kaçmıyorsa yatay dikey fırçada ölçülüyordu ibram açmıyorsa ağzını yutuyordu olandan ana doluda koşup kanatlanıyordu tay şimdilik yeter ola yarın bu zamana dek sürdürürüz söyleriz söyleşiriz tamam mı pek güzeli modeli olmanın keyfine bak sonrasına sazcının defterinden dürürüz kabaca bir ıslıktan telgrafın telinden ustası ne yapmışsa satıyordu bu ibram boyunu postunu ölç yataya dikey baca buram kokusuyla kır düşüyordu kalemi ozan efem hayranım buradadır seyranım göze kaçar cerenim gözyaşın sokuyordu 071012denizligülcebahçe |
tebrikler,
selâm ve saygılar..