Dokunmaya dönüşüyordu belki de acıyla şuh bir şehirde dudaklarını boyuyordu sokakların ruh kırgınlıklarıyla aşk kaldırımları tazeliyordu oysa ki sabaha doğru gün tüm dostlukları içiyordu meme uçlarıyla ıslak bir çarşafa sarılıp uyuyorken bazen bazen kaçıp kurtulamadığında öpüyordu cehennemini o en çok sır olmayı seviyordu bir bedende iz bırakmış giderken bir ruhu sonsuzluğa asmış içi boş insansız bir ülkeye demokrasiyi hediye etmiş gibi uzaklaşıyordu arkasına bile bakmadan ardından her şair kendi şiirinde yanılıyordu biraz meydanlardan güvercinler ansızın havalandığında deniz kıyısına ulaşan bir dalga tuz tadıyla boynuna sarıldığında vapurlar mesailerini tamamladığında tren rayları sustuğunda çakıl taşları parlamadığında gecenin sessizliğinde ciğerlerinden nikotini gökyüzüne özgür bıraktığında ayakları çıplakken üşüdüğünde her şiir biraz ona yanılıyordu bütün periler kurşuna diziliyordu biraz kelebek ölülerinin arasından geçerken düşünceler yeni bir sayfada öldürüyordu kaldırımları tüm katiller masumdu o anlarda tüm cinayetler sonsuzluğa mülteciydi sözlerinin içine kusa kusa beyaz bir sayfaya tebessüm ediyordu on farklı ölüye dönüştüğünde, on ayrı filmin tek bir tekrarı her dokunduğu tende eriyen bir buzul kütlesi gibiydi seviştikçe soğuk sulara karışıyordu içinde aşkhüzünlerinin tabiatı her şair biraz onun yaprağı her şiir biraz ona sonbahar bakıyordu
Bir adam ;
Savaştan yeni çıkmış bir şehrin yıkık duvarları gibi bakıyordu ruhunda binlerce fosil kelime yatıyordu gölge ustasıydı dokunmaktan korkuyordu belki de zamansızlığa müziğe sağır sevişiyordu dudakları şair mezarlığı kadar inançlıydı duasız bir ıslaklıkla besliyordu her şiirin kemiklerini yaşama sorduğu tüm soruların cevabını almış gibiydi avuçlarında masalların nasırlı haritası gerçeğiyle yüzleşiyordu kırık aynaların arasında kaybolan şehvet alfabesinde bir harf gibiydi her şiir biraz ona susuyordu her şair biraz ona kibirli göbek taşına mahkûm kelimelerle terliyordu yeni her sayfada ölen aşkları okudukça alçakgönüllülüğü öldüren orospulukları taklit eden makyajsız ve kadrajsız palyaçolara ağlıyordu çorabı kaçmış bir dünyanın dışında tutunuyordu belki de duygulara her nefes biraz onun terkettiği yatak odası karanlığı her ses bugün onun unuttuğu bir dildi hala o dallara tutunmuş bekleyen çocuğun direnen hikayesindeydi gözleri belki de ben gökyüzüyüm diyordu ...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yeni Bir Sayfada Aşka Ölmek şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Yeni Bir Sayfada Aşka Ölmek şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.