İSTANBULLUYA…
Onun Hasan’dı, Teyyar’dı, Serdar’dı
Basit de olsa hayata dair cesareti vardı. Aldı eline valizi battaniyeyi İstanbul’a vardı Ama gördü İstanbul’da da olsa yüreği dardı. Sonra birden bire heves çalışmaya başladı Biraz hayal ve istek zengin olmaya davrandı Uzak bir peşrev hesabı ne yapsa kârdı Toparlanmaya yakın evlilik denen güzellik sardı. Yakınında mahallenin kaprisli gecikmiş kızı vardı Bu kızında onun üzerinde mahalli oyunu vardı. Olmazsa olmaz hesabı yakınındakine karar kıldı Farkında değildi tabi, geçte olsa ziller çaldı. İşi iyiydi de evlilikte azıcık pişmandı Bilse mahallenin evde kalmışı kendisini nasıl kandırdığını O vakit anlardı tez aldığı kararın yanlışlığını Ha bu gün bitiririm ha yarın gözleri birer fardı Ne yana baktıysa bulunduğu yer bataklıktı Debelendikçe debelendi çıktım diye battı battı Sadece ve sadece hayal ettikleri yanında kardı Birde yeni diye açılık yapmaktan korkardı Eh ne yapsındı garibimin kapasitesi o kadardı. |