YOKLUĞUN SESİ AÇMADAN DÖN!
Şimdi bir Lübnanlının ardına düşmüşüm,
Sayfaları aşındırıyorum, Ve öyle bir akşam geliyor ki üstüme “ağlıyorum”, Sallandır giyotinde başımı, Yokluğun çığı düştü üstüme üşüyor aynalar, Gazellerin bu kadar anlamlı olduğunu bilmezdim, Şimdi bir derslikteyim, cümlelerim öğretmen Ben bir öğrenci… Çay içmek gibi gözlerin, kaçamak yapmak şekersizce Kırk ikindi yağmurlarında ıslanmak istiyorum, Bana Eylül sabahlarını anlatıyorsun, Peki, geceler, geceleri sen kaçıyorsun, Avuçlarımı yalayan rüzgâr mı? Avuçlarımda Kasırgalar, içimde çiğ… Dönmek için Sinek Kuşu şahidim her kanat çırpışında, Sen yokluğun sesi açmadan dön… Sen benim rüyalarıma damga vuran, Nefesim de bir tütün çaresizliği var. Sıfırı çekmiş bedenim, manken değilim, Yokluğun sesi açmadan dön, Gürgen gibi uzun olsun sevgin, Ama ayrılığın gardiyanı olman bir anlık olsun, Şimdi iki dağın arasında ben bir kaçak, Dev kazanı kalbim, Akordeon çalan parmaklar, Ve yokluğuma az kaldı, elimde silahım, Yokluğun sesi açmadan dön, Solmuş benim umut tünelim… |