Üstü açık heceÂh efendim, çok yalnızım , tabiri caizse kendimi bir yerlerde unutmuş gibiyim ... İzninizle harflerimi boğazımdan söküp bir kenara koyacağım ve sizinle gönülden konuşacağım ... Can/sızım, bedenini bu dünyada unutmuş garip bir ruh gibiyim ... Utancımdan bir karış toprağa gömdüm sesimi.. Aklı bir karış havada heveslerim, Karşınızdayım yalın halimle. Son/sözüm, S/onsuzum, Sessizim ..! Siz, âh etmeyi bir vazgeçiş olarak mı bilirsiniz ..? Ne çok öldü eteğinizde heveslerim âh bir bilseniz? Âf, Hasretinize talip âgâh’ı nazarken dil , yok olma pahasına razıyım içimi ömrünüze dökmeye ... Gelsenedir bekliyorum Rızanızı, sıratınızdan geçmek ufsunlu bir dua Hûlasa; Cümlelerim birer nabız ağrısı, Hüdâ’nın yolundayım avcumda kirlenmiş harflerimle ... Ey, Sevgimin öksüz kılınmış yanı, yansızım merkezinizde . Sustunuz, sonra sesiniz kulağımdan düştü ... Bastı avazını gece ... O’ ki, sallıyor kucağında beş vakit zifrin maşuklarını . Üstü açık hece , üşüyor sol yanıma işlediğiniz tek cümle ... Korkmayın, tek damla hâl düşürmedim içinizde çöreklenen kuşkuya. Dört yanımı hissisleştirdim mikâdınızda. Sizleyim, Sizinim, Sizsizim ... Otuzüç alemi dizdim ipime, hasretinizi çekiyorum ... döküyorum içimi , içini çekiyor müheymin melekleri, çektim elimi kendimden ... çekti elini ölüm ... Âf, âf, âf ... Gökhan Yalçın |