ÇOBANLA HASBİHAL(ERZİNCAN DAĞLARINDAKİ ÇOBANLARIMIZA)
Dağ susar, taş susar; kurt, kuş olur lâl ;
Sevda türküleri çalarken kaval. Sal çobanım, âşkını yollara sal; Servi boylu yârin fermana gelir. Gün, ak benze çekmiş kapkara perde. Safir yürek yanar âşk denen derde. Ay yüzlü bir bela dolanır serde. Vicdansızın kızı vicdana gelir. Başında esiyor kavak yelleri. Kalbini sızlatır sazın telleri. Dil kemiksiz olur duyma elleri. Bir gün olur yalan, imana gelir. Üzme kendini sen ey garip çoban. Sen bir saf aşıksın, oysa bir yaban . Vefakar istersen tek dostun aban. Sımsıcak sarınca kan cana gelir. “ Neyleyim, açıldı onulmaz yara; Yuvarladı beni bir büyük yara. Götürün ne olur vefasız yâra. Hummalı bedenim dermana gelir. Sanmam yaptıkları kalsın ona kâr! Ne utanma bildi, ne birazcık ar . Gün gelir şu dünya, olur elbet dar . Fırtınalar kopar ummana gelir. Atmadı sevdiğim o kötü huyu. Bilmez ki bu elde coşkun kar suyu. Ne kadar kör ki görmez pusuyu, Ölüm siner sele isyana gelir." |
Devamında da güzel şairim...