cam kırıklarıbiliyorum bunları okuduğunda gitmiş olacaksın. belki saat sabahı bulur ve belki beyaz bir güvercin cümlelerin önünü açmak için az ilerde hani senin olmadığın o çok uzakta kanatlanıp sana doğru bir düş toplar beşik yaptığın mezarından kazı kuyu çalışmalarıyla aramız eskiden de iyiydi bizim sen duy da inanma eli kulağındadır şimdi toprağın. kök verdiğin gülüşlerin ters istikâmete yol almış ve aklını havaya uçurmuşsa rüzgâr saçlarımın dağınıklığı ondan bil istedim, yüreğinin o.top.sisi işte böyle avuçlarımda kaldı delâl... ... eteğimin boyuna yetişmeyen paylar sadece cam kırıkları kıvrıldıkça içine akan bir yığın dert barınağı o yüzden eteğimin ucunu iyi göremiyorum delâl dışardan bakınca toplu halde yargılanacaksa hepsi içerden yalnızca bana görünsün demir parmaklıklar ne çıkar! yumru gibi sıktığım kirpiklerime temelini atacaksa karanlıklar tut ki bir çocuk barikat kurdu çeperinde tut ki ana.yasal hakları elinden alınmış bir lori*nin ağıdı oldu bu sancılar onun için biz hep tehlike s.açıyoruz. her baktığımız yerde bir uyarı levhası diktiler gözümüzün içine ama göremedik. okuyanların dikkatine: içine siz de sakın düşmeyin! onlara de ki: drapeli dudağını ütülediğinde ilk celsede boşanacak olan cümlelerden insana ne hayır gelir? boşuna toplama kendini böyle daha güzelsin ama istersen geçici bir süre için de olsa hayallerini tatile gönderebilirsin. belki ödül olarak güneş rüyanda olur bu akşam. belli mi olur? bakarsın gökkuşağının yedi rengi bu sefer çocuklara çıkar ikramiyeden. çokça hayal, çokça masal... onun için koynuna kıvrılmak isteyişim. ... kekik kokulu dağlarıma düşen bugün de sağnak yağışlar ’herkesin yüzünde ağırlayacağı yağmuru olmalı’ derdi oysa annem ama nüfusuma kayıtlı o kadar çok çığlığım ve çocuklarım var ki annem! hangisini kucaklasam ellerimin arasından kayıp gidiyor bak! yüreğimizi sağlama almadığımız için suçumuz sabit görüldü bizim söz savunmanın derken ben içime akan nehirdim sen de deniz eğer yargılayacaksanız bizi ayaklarımızdan başlayın önce ayaklarımız ki senelerdir hâlâ kendi prangasında sürgün ve siz yüreğimizi göçlere zorladıkça umudumuz yeniden doğuyor toprağın rahminden. görün de inanmayın ahali! göğe kadar uzuyor kollarımız. kanatlarımız tel örgü değil ki geleni geçeni kendine takıp, kırıp döksün sizin gibi! alışıksınız nasıl olsa pusunuza düşecek avların feryatlarını yerden toplamaya. çok kıymetlidir nam-ı değerli postunuz... ... birazdan herkes bu kan kokusunu alır delâl karanlık çökünce gelirler çakal sürüsü gibi üzerimizde pis ellerini gezdirirken arama yapmaya niyetlenir sivil düşünceler benim öznemi sorguya çekerler senin de alıp götürürler eylemini yükseklerde boşuna uçmuyor kartallar ara sıra sağlığa zararlı şeyler yemek lazım hakkınız varsa üstümde sıkıysa gelin zorla çıkartın göğümü hüzünleri yalnız bırakmaya gelmiyor delâl biraz da memleket havasıyla öldür beni de ki onlara: kuşlar yalan söylemez anne çocuklarımızdır içimize akan deniz! mer@lgül ... şiiri güne düşüren yüreğini buraya seren şiir daimi dostlara ve güzel sesiyle anlam katan sevgili Mine Gültepe`ye teşekkür ve sevgimle ... |
İçimi acıttı şiir,yine de defalarca okumaktan alıkoyamadım kendimi.
Böyle şiirlere yorum yazmak o kadar zor geliyor ki bana..Çok iyiydi,çok..Kutlarım.