YÜREĞİMDEN ACI
Soğuk karlı bir şubat ayı İstanbul da
En derin acıların şahidiydi lapa lapa yağan karda Bir annenin feryadı ağıtları ve haykırışları kulaklarda Kan damlıyor kan gözlerinden her bir damlada En son o sarılmış oğlunun cansız bedenine morgda Sıcakmış bedeni oğlunun daha Bir tebessüm varmış kurumuş susuz dudaklarında Buz kesmiş bedeni o yalnız soğuk odada Gencecik oğlunun cansız yatan bedenini görünce ana Öpemeden koklayamadan sarılmadan doya doya Mürvetini bile göremeden daha Nasıl verir canının bir parçasını kara toprağa Ana yüreği dayanır mı bu acıya Aldılar koynundan koydular o tabuta Kan damlıyor kan gözlerinden her bir damlada Oysa ki sıcak bir yaz günün de beyaz kundakta koymuşlardı kucağına Soğuk karlı bir şubat ayında beyaz kefende koydular kara toprağa Lapa lapa kar örtü üstünü ilk yalnız kaldığında Ana yüreği dayanır mı bu acıya Yatıyor canının bir parçası Edirnekapı mezarlığında. Yüreğimden…. |
Evlat acısı hiçbir acıya benzemez. Sanki özünden bir parça kopmuş gibi kendini yarım bile hissedemezsin, bundan böyle belki çeyrek... belki ondan da güçsüz olacaksın, can damarın kopmuş gibi kan kaybedeceksin.
Evlat acısı gök ekinin biçilmesi gibi keder verir kalbe, hani mevsimler boyu emek sarf eden birinin bütün gayretlerinin bir anda yok olması gibi bir şeydir. Rüzgarların, bir afetin, bir fırtınanın ürünü biçip geçmesi gibi...Yüreğine taş bağlayıp ağlarsın, bu sancıyı hangi taş emebilir; hangi sünger içebilir bu zehirli usareyi, damarlarında dolaşan bu feryadı; hangi teselli kucağı teskin edebilir?