Okuduğunuz şiir 6.9.2012 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
Lâl
Hani bir çocuk vardır; ağzı dar,içinde fındık bulunan bir kaba elini sokarak, avucunu alabildiğince doldurur, ve o kadar şişirince; elini dışarıya çıkaramaz ya
...
işte ben o çocuk olamadım hiç bir şey istemedim ’BIR ÇOK’larım oldu hayatta…
gemiler geniş kavisler çizerek iskeleye yanaşırken, martılarla konuştum akşamın çöken hüznü üzerlerini gri ile boyadığında…
gönlüm hep hüzünle doldu. gittiğim hiç tanımadığım yerlerde, tanıdık kuşların ötüşlerini her duyuşumda...
ışığın çok olduğu yerde fark ettim -gölgelerin daha koyu olduğunu- gölgeleri sevdim Can ile Canan’ımı kızgın yaz güneşinden koruduğunda…
delice davranmalarımı hatırladım, dere kenarına gelen kurtların, taban teptikleri patikalardan yürüdüğümde... üzerine oturulmaktan yıpranmış dallara her tırmanışımda yağan yağmurda,kirli ve çamurlu sularda olmayan balıkları avlamaya çalıştığımda... ve gökyüzünün her yerde mavi olduğunu anladığım diyarlarda
yaşadım Sivas’ta sakin suların yeşil yüzünden su içen kuzuların sessizliğini; lâl çobanın tebessüm içinde masum bakışlarında…
baharda Leylaklar kokar,sıra sıra çitlerde dizilir kara gömülü bahçeler dirilirdi
anlatamadım bir türlü tezeğin, alın terinin hiç kokmadığını tabiata itaat eden utangaç tavırlı insanlara tanyeri ağarırken; taze ve baygın kokulu topraklarıyla buluşmaya vardıklarında, ve yorgun aksamlarda kireç badanalı, tahta tabanlı,şilteleri çuval bezinden kılıflı toprak damlarında...
öğretmen oldum bu diyarda ki güzel insanlar arasında.
bazen ürperdim okul bahçesindeki kurumuş yaprakta kaçan, kertenkelenin çıtırtısında...
okul çıkısı aksamları düşük omuzlarımda görünmez bir arpa çuvalı taşıyormuş gibi iki büklüm,topuklarıma basarak yorgun,hantal ama gururlu yürüyüşlerimde oldu duman kokan sokaklarda...
anne oldum- öğrencilerim bana her ihtiyaç duyduğunda- baba oldum-gölgeme sığındıklarında- kardeş oldum-sırlarını kulağıma fısıldadıklarında- ve çocuk oldum oyunlarında beni de aralarına aldıklarında...
dostlarımın gönlünde bir İNSAN, ’Bir Öğretmen bile(!) olamadın hayatta’ diye söylendiği yıllarda ÖGRETMEN oldum dondurucu kış soğuklarında yüreğimi ısıtan çocuklarımın bakışlarında...
her şey oldum ama bir tek ’Bile(!) ’ olamadım hayatta...
Bu seçkiyi -Değerli Öğretmenlerime- bir jest olarak kabul ediyorum...Saygılar
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Lâl şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Lâl şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
öğretmenlik sıfatının önüne getirilin bu söz bizim milletimizin ayıbıdır.
ne çok öğretmen var kendini öğrencilerine adamış.
bunun üstünde fazla durmak istemiyorum, ülkemizde hangi güzelliğin lâyıkı verilebilmiş ki...
...
Sivas' ta öğretmen olmak, hep mutlandırmıştır meslekdaşlarımı. Sivas öğretmeni sever, yabancıyı sever, misafiri sever. Ne çk öğretmen tanıyorum Sivas' ta başlayıp da ayrılamayan. Emekliliği gelip de gitmeyen...
Çok mutlandım hocam o mısrayı okuyunca.
Senin kumaşın hep pırıl pırıldı, hep beyefendi kimliğin ve insanlığınla on numara öğretmensin hocam, sevgili ağabeyim. Meslekdaş olmaktan onur duyduğum.
Hıhım orayı biliyorum, bazı arkadaşlarım çalışmıştı, ama hiç gidemedim. Sivas güzel anılınca mutlanıyorum. Malum Madımak' la epey üzüldük.:( Allah böyle olaylar yaşamamıza bir daha izin vermesin inşallah...
Sivas' ta öğretmen olmak, hep mutlandırmıştır meslekdaşlarımı. Sivas öğretmeni sever, yabancıyı sever, misafiri sever. Ne çk öğretmen tanıyorum Sivas' ta başlayıp da ayrılamayan. Emekliliği gelip de gitmeyen...
Tamamen Katılıyorum Kardeşim.Gerçekten unatamayacağım bir diyar...Ben Akıncılar ilçesinde çalışmıştım...Teşekkürlerimle
yaşadım Sivas’ta sakin suların yeşil yüzünden su içen kuzuların sessizliğini; lâl çobanın tebessüm içinde masum bakışlarında…
baharda Leylaklar kokar,sıra sıra çitlerde dizilir kara gömülü bahçeler dirilirdi
anlatamadım bir türlü tezeğin, alın terinin hiç kokmadığını tabiata itaat eden utangaç tavırlı insanlara tanyeri ağarırken; taze ve baygın kokulu topraklarıyla buluşmaya vardıklarında, ve yorgun aksamlarda kireç badanalı, tahta tabanlı,şilteleri çuval bezinden kılıflı toprak damlarında... ... Doğdum Sivas'ta. Okudum/dinledim şiiri. Ne güzeldi öyle. Eyvallah...
Önemli olan olabildikleriniz ve olabildiklerinizin hakkını verebildikleriniz. Bu da her şey olduğunuzu gösteriyor. Öğretmen olmak zaten her şey olmaktır. Hele ıssız bir köy okulunda.. Zifiri karanlıkta mum ışığı bile güneş gibi ısı ve ışık verir, umut verir, cesaret verir; karanlığı aydınlatmaya yeter! Şiir; hayatın içinden gelen objelerle öylesine dolu, dolu ki, okurken şiirin içinde bir anda kendi çocukluğumun, kendi hayat felsefemin sislenen hatıraların canlandırdı, renklendirdi.. Sizi yürekten kutluyorum üstadım.
Bakın günlerdir bu mesleği seçtiğim için yıkımlar yaşıyordum içerimde.Bunun sebeplerini sıralayamam.Ama bu şiiri okuduktan sonra aklımdan yaşadıklarım geçti.Dize dize geçti,bölüm bölüm geçti.Evet ya ben de sizin gibi yaptım.Yok mu kazancım?Çok şükür.Onlar kazandı ben hep bir tarafımı kaybettim.Çok mu üzgünüm.Yok.Buna üzgünlük denilmez.Ama hakikaten iyiki olmuşum.Hem de' Bir öğretmen olamadın.' denilen bir zamanda.Çok güzel,çok içli bir şiirdi.Eyvallah...
Doğrusunu isterseniz pek ikna olmadım...şiirlerime bakarsanız açıkladığınız doğrultuda bir çok şiirimi bulacaksınız...Lakin bu niye şiir değil o konuda beni yeterince bilgilendirmediniz ve bu -şiir değil- kesin yargısı teferruat olarak yazılmış mı oldu?
Bazen ben de kendi öz eleştirimi yaparım yazdıklarımı hangi katagoride değerlendirsem diye ama hiç bir zaman bu- şiir değil- diye kesin bir yargıya varamadım... Siz burada çok rahatlıkla bu şiir değil diyebiliyorsunuz...Yanlış anlamayın kendinizi burada bir otorite yerine koyuyorsunuz demiyorum sadece bilgilerinizden faydalanmak adına mümkünse bir açıklama rica ediyorum zira ben Türkçe Öğretmeniyim belki bilgilerinizden yararlanırım diye...
Bir meslektaşın olarak gurur duyduğum bu harika mısralarınızı okurken beni yaşadıklarımın en derin anılarımın denizine gömdü.Karayazı çavuş köyünde öğretmenlik yaparken,öğretmen arkadaşımla tüm köyün evlerine dolaşmaya karar verdik,hiç ayrım yapmadan köy kadınların tandır başında ekmek pişirirlerdi. Her tandır başına gittiğimizde tezekle ısıtılmış dandırın pişirdiği sıcacık ekmeklerinden bir parçasını alırken o tadını damağımızda hisseder gibiyim. Aslında amacımız,köyde kan davasını yok etmekti.Bir kısmı hapishaneye,ölenlerde mezara gönderilmişti.Uzun ve yorucu mesulliyetli bir işti.
Öğretmen olarak gereken neyse o bilinçle hareket ettik. Şiir öylesine imgeleriyle yazılmış ki,okuyucunun ruhunu okşar niteliktedir.Kutlarım... İçten en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum...
dost46 tarafından 9/7/2012 11:50:23 AM zamanında düzenlenmiştir.
anlatamadım bir türlü tezeğin, alın terinin hiç kokmadığını tabiata itaat eden utangaç tavırlı insanlara tanyeri ağarırken; taze ve baygın kokulu topraklarıyla buluşmaya vardıklarında, ve yorgun aksamlarda kireç badanalı, tahta tabanlı,şilteleri çuval bezinden kılıflı toprak damlarında...
Ne yazık ki unutulmak üzere olan şeyleri dile getirmişsiniz. Toprak kokusu, tezek kokusu, kieç badanalı evlerin yerini duygusuz taş duvarlar almış hayatımızda yüreğinize sağlık başarılarınızın devamını dilerim.
Tekrar merhaba Kardeşim konuyu uzatmak adına değil hoş sohbetinizden dolayı tekrar karşınızdayım...Açıklama konusunda fevkalade bir seviye belkide özlediğim bir tarz
Benim burada aslında araştırma derken diğer şiirlerimden de bilgi sahibi olup da bir genelleme yapmasaydınız konusunda...yoksa inanın hiç kırılmadım öyle birşey olsa sizi engelleme yoluna giderdim ki bu bir zaaflıktır ve benim hiç düşünmediğim bir davranış şeklidir...
yorumunuza gelince öylece kalsın çünkü sizi tanımama vesile oldu ve çok keyif aldım...Kendinize iyi bakın... Teşekkürlerimle...
"Siz öykü de yazın öğretmenim, diliniz üslubunuz öyküye yatkın."
Deseydim araştırmadan ahkam kesmiş olmayacaktım.
O espri, "yorum istemez" sözünüze istinadendi şair, rahatsız olduysanız sileyim.
Ama meselenin özünü gözden kaçırmayalım:
Nazım'la Orhan Kemal Bursa Cezaevinde çile çekerken, Orhan Kemal (O zamanlar adı Mehmet Raşit Öğütçü'dür.) şiir hevesilisi bir genç olarak kimi karalamalarını Nazım'a getirir, değerlendirmesini istermiş.Nazım bu, elbette ki bu şiirlerin arabesk içlenmeler olduğunu kırk adım öteden görür ve şiirlerdeki olay akışını , kahraman yaratma tekniklerini beğenir:
--"Yahu Mehmet gel sen öykü yaz, roman yaz."der.
Bu, Orhan Kemal şiirlerini aşağılama değil, ondaki asıl cevherin nesirde olduğu gerçeğine işaret etmektir.(Nitekim bu ahkam sayesinde Türk Edebiyatı büyük bir romancı kazanmıştır.)
Benimkisi de oydu güzel kardeşim, sizi üzmek kırmak değildi inanın.Ha bu ahkamı keserken de naçizane yetkim, edebiyata otuz yılını vermiş bir edebiyat hocası yetkisiydi.Şiir de güzel tabi; ama bence nesir yazın diyorum yine de. Sağlıkla kal şair. (Oluyor işte, bazen istemeden kırıyoruz insanları, kusurumuza kalma artık.) Saygılar efendim.
Demek ki ben usta öğretmen olamadım zira benim öğrencilerim özgürce herşeyi dile getirir hatta herhangi bir konuyu araştırmadan kendi kafalarına göre ahkâm kesenler bile var içlerinde :))
:)) Ben yorumcuların yorum yazmalarını engellemedim ki...sadece kendilerini zorunlu hissedip birşeyler yazmak için yorulmasınlar diye bir hatırlatma da bulundum. yoksa bu sayfada isteyen istediğini yazabilir ...
ki buna engel olmak aklımın ucundan geçmez...
şiirlerini ve şiir yorumlarını beğendiğim sizin bu sayfada olmanız bana mutluluk verir....Teşekkürler Afet Hanım...
Tebrikler hocam, güne çok yaraşmış.