yokluğa
nasıl bir döngüdeydi bilmek istemiyordu
alt üst olmuşluklarda buluyordu; sızlarken ruhunu... olmazlarda boğuyordu ruhunu çalkantılarda kayboluyordu tek olmak,tekilliğini büyütmek isityordu sızım sızım sızlatıyordu düşlerin o bitimsiz bahçesinde kayboluyordu öyle bir kaybolmaktaydı ki yokoluyordu her bir zerresi düşünden çok ötelere düşüyordu dikenlerle dolu bir bahçenin efsununu arıyordu belkide, neydi bu döngü kısırlaştırılıyormuydu yoksa düş bekçileri yepyeni, gün doğumuyla harmanlaşmış düşlere neler oluyordu ırmaklar akıyordu ruhundan kan rengi ,karanlık acıyla buluşup ateşe dönen tüm zerresini yok eden içine dahil eden tüm evreni yokoluyordu ... yokluğu soluyordu... |