Uçurtmam Gökkuşağına Takılsın
çocukken küserdik seninle
girmezdin oyuna ben varken büzüp dudağını küskün beklerdin köşede bilinirse küslüğümüz sen oyundayken asla oyuna alınmazdım ben sen herkesin sevgilisi ben herkesin hiç kimsesi olurdum senin yüzünden bir kenarda beklerdim içimi çekerek küskün utanırdım ağlamaktan düşmesin diye damlalar gözümden titrerdi kirpiklerim ısırıp dururdum parmaklarımı böyle başladım tırnaklarımı yemeye oysa ki tutunmak için hayata güçlü olmalıydı tırnaklarım güçsüz kaldı, senin yüzünden rengarenk misketlerle oynardın rengarenkti uçurtmaların söz vermiştin bir gün hatırlar mısın? nisan yağmuru ardından çıkan gökkuşağına bakıp uçurtmam gökkuşağına takılsın istiyorum demiştin gökkuşağını ipimle aşağı çekip tüm dünyayı rengarenk boyayacağım /imgelem dünyamın gökkuşağı çocuğu sen hala rengarenk öyle canlı dururken hayalimde anılarım neden hep siyah/beyaz. çocuktuk ikimizde ne çocukluklar yaptık küslük uzamasın diye hep ben uzattım ellerimi isteksizce asıp suratını, omuz silker, döner arkanı giderdin eğilirdi başım, utanırdım... aniden döner gelirdin sonra birde özür dilerdin sahi ben mi seni çok sevdim, sen mi beni... nasıl güvenmişsem sana şimdilerde sözün düşüyorda aklıma bekliyorum çocukça kapkara bahtımın tek aydınlığı tutunduğum en samimi dilek bir dua gibi uçurtmanın gökkuşağına takılmasını bekliyorum bahtımızı, dünyamızı gökkuşağına boya diye /hey gökkuşağı çocuk ne olur, sıkı tut uçurtmanın ipini senin o masum dileklerinle ayakta dünya/ Zeynep Özmen |
Tebrikler