Akşam Bu şehrin Üstüne indiği vakit
Akşam bu şehrin üstüne indiği vakit;
Ben sırılsıklam aşık olurum, Şiire sevdalanırım yeniden, yine ben. Akşam bu şehre, efkar üstüme indiği vakit; Kirlenmemiştir eski akşamlardan kalma karanlık, Örselenmemiştir yüreğime tepe taklak düşen sızı… Ellerim mısra severken, gözlerimde belirgin bir acı, Derman ararcasına dolanır hecelerin arasında… Her hangi bir bulvarda, adı “garip” bir apartman dairesinde, Sıradan bir yalnızlık, mırıldanır… “…seni sordum yıldızlara Seni sordum yalnızlara Seni sordum kuşlara Uçan kuşlara…” Akşam bu şehrin üstüne indiği vakit; Jilet kadar keskin senin olurum… Sabahlara kadar delin olurum… Akşam bu şehre, hüzün üstüme indiği vakit, Şehir ıssız gecenin, yıldızlar pervane olur Döner döner yine gecenin olur, Bu şehir, bu insanlar geceye pervane olur… En kuytularda sessizlik doğar, En başta ben susarım… Ben sessizce susarım, Senin olurum, içimde kıyametler kopar, Delin olurum… Akşam bu şehrin üstüne indiği vakit; Ben serüvenci bir şair olurum, Penceremde kara gölgeler belirir, Sokak lambaları el fenerim olur… Kaldırımlar mihenk taşı, Tüm vücudum kilitlenir kendince, Umarsızca senin olurum, Geberircesine senin olurum… Sonra, tespih gibi çekerim geceyi, Şafaklara kadar zikre dururum… Gece sızmasın diye odama, perde olurum, Kimseler bilmez, perde arkasından sen olurum… Akşam Bu şehrin üstüne indiği vakit; Ben anadan üryan, bir rıhtımda çocuk olurum, Her çöp konteyneri, tüm köprü altları beni tanır, Sokakların tek evladı ben olurum, Yaşam yalanlar üretirken, ben doğruca sen olurum… Sokaklar bile anlayamaz, ayak izlerimde kaybolurum… Merhamet nedir bilmem, ben sadece sen olurum, Gece sokağı yargılarken, bir tanık aranır, ben olurum, Tutanaklara adım geçmez, gece tarifesinde yol alırım… Pahalıya mal olacak bilirim, delik ceplerime borçlanır, Yırtık mintanımla sürçü lisansız söz olurum… Sözlerim mahşerde doğrulanır, işte o zaman sen olurum… Gece vapurları boş kalkar, iskelede martı, Dalgalar beni döver, sen getirirler diye, minnettar olurum… Akşam bu şehrin üstüne indiği vakit; Ben semaya çıkarım, Bulutlara yağmur yükler, yıldırımlarla savrulurum, Toprak suyla buluşur, Bir lahza seni görmek için Ben yedi bölgede seferber olurum… Hay’dan gelirim “Huy” olurum, Kendi özsuyumdan sen doğurur, Sonra kendim boğulurum, Her zerrem tümlenir, incecik bir ağrı doğar, Ölüm kaçınılmaz, kurban olurum… Gece mezarım olur, bulutlar tabutum Her gök gürültüsünde yeniden doğarım, Toprak yine şen şakrak, ben yine seferber, Sonra yedi iklimde Gül olurum… Toprak benimle sever, Yağmur özüme siner, Her koparılan gül de feryat, figan olurum, Gece beni sahiplenir, ben gecede ışır, ay olurum… her sefer dönüşü, Gülay olurum… Akşam bu şehrin üstüne indiği vakit; Ben delin olurum, jilet kadar keskin senin olurum… Muhittin Dağhan |