TeyakkuzŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Şiirde kullandığım "saltanat" ve "devran" kelimelerinin yanlış anlaşılmasını önlemek amacıyla, hangi anlamda kullandığım belirtmek isterim;
“Ülkemizde karışıklığa neden olan dış güçlerin başımıza getirdiklerini görüp mutlu olduklarını, amaçlarına vardıklarını ve böylece de manevi bir saltanatın tatminliği yaşadıklarını kastediyorum. Ve yavaş yavaş, perde perde yaşam düzenimize, huzurumuza, can sağlığımıza, geleceğimize vs yaptıkları maddi, manevi saldırılarla ülkemizde kendi güçleriyle bir devran yaratmaya çalışmaları, geleceğimizi farklı yöne sürmeleri, gelecekten kaygı duymamızı sağlamak için yaptıkları onca zulüm. İnanın kimliğimizi söylemekten çekinir olduk ülkece, hem dinimizi hem de milliyetimizi rahatça ifade edip gurur duymamıza izin vermiyorlar, ruhumuza yaptıkları manevi baskılarla. Artık gerçekten sıkılır oldu canım, bunca ezaya isyan eder oldum. Kendi ülkemizde ürkerek dolaşmamızı sağlamaya çalışmaları, ülkemizin görünen, bilinen yüzünü değiştirme çabaları nereye kadar sürecek belirsiz, bu belirsizlik de insanın ruh halini bozuyor, dengeleri yerinden oynatıyor. “Yeter ama! Bırakın da atalarımızın yaşadığı topraklarımızda gönlümüzce devran sürelim, gerektiği gibi, Allah’ın bizlere lütfettiği bu cennet vatanda canlara kıyılmasın artık, buna hiç kimsenin hakkı yok, hiç kimse dağdan gelip de bağdakini kovamaz, böyle bir şey yok, olamaz da. Hiç kimse, kimsenin yaşam hakkına ve sahip olduğu topraklara saldırıda bulunamaz. Hangi çağdayız? Bütün çağları aştık ve artık medeniyet çağındayız. Böyle bir çağda bu barbarlık da neyin nesi? Bu aç gözlülük de ne? Şuurunu yitirmiş yaratıkların insanlığa verdiği bu onarılmaz zararların bedelini kimler ödeyecek? Ya da kimlere ödetilecek?” Ve zihinleri kurcalayan sorular sürüp gider yirmi dört saat zihnimizde. Bu devran böyle sürüp gidemez, gerçekten huzura o kadar çok ihtiyacımız var ki! Sokakta, evde, uyurken her anımızda bir vesvese içindeyiz “ne olacak halimiz?” diye. Ama yeter bu zulüm, biz de etten kemikten insanız, dayanmıyor artık bünyemiz. Söylenecek daha çok şey var lakin bir genellemeyle dile getirmeye çalıştım. (Allah’ım lütfen yardım et! Kendini korumaktan aciz düşmüş, naçar kullarına!) Sevgi ve umut ışığınız ebedi yansın, mutlu ve esen kalınız… Selamlar saygımla * * * kim yakıyor uçurtmaları gökyüzünde rüzgâr neden ağlıyor titrek nefesiyle hoyrat elleriyle savururken saçlarımı gözbebeklerime bu taarruz da ne kim körüklüyor bu ateşi karlı dağlarda duman duman yükselirken göğe feryatlar uçurumun usulca lâl olmuş dili ay düşmüş gecede bu isyan da niye karanlık çığlıklarıyla yutarken geceyi sus pus olmuş sinede çarpmıyor yürek bu çıldırtan sessizlik de ne diye birileri konuşsa diğerleri susuyor başları önde taşmaz oldu sevgiler sel olup yürek yürek solarken gülün rengi bu lacivert gecede bu saltanatta neyin nesi bu devranı süren de kim böyle ıssızlığın riyakâr yüzüne perde perde g.öz)) |
taşmaz oldu sevgiler sel olup yürek yürek
solarken gülün rengi bu lacivert gecede
bu saltanatta neyin nesi
bu devranı süren de kim böyle
ıssızlığın riyakâr yüzüne perde perde
sizi yürekten alkışlıyorum..saygılarımla..