Yolcusuz Vagonlar Gibiydi Mahcupluğumuzİncecik bileklerinden damlayan terli andı vakit Aşk soluksuz kavrayışların dilaltındaki pastildi Soğuktu utangaçlığın, yalancı masaldı aklındaki Üşümüş bir yaprak gibiydi gövdendeki diri laleler Eskimiş vapurlar geçiyordu kasvetli bakışlarından İlticaydı dudaklarımız birbirine, gıcırtılı bir yatakta Penceredeki kirli perde rüzgârla çoktan sevişmişti Yolcusuz vagonlar gibiydi aşikâr mahcupluğumuz Gözlerin korkularla körebe oynayan haylaz çocuktu Islanmış kuşlar pencereden sarılışlarımızı izliyordu Aşktı o anki yoğunluğumuz, tutkuların kilidini açtık Coşkularımızın hüzzam makarasına sarıldı masallar Yangın bakışlarımız kördü, koptu dikişten düğmeler Parmaklarımızdaki hazdı an, kırıldı faylar ekleminden O yosun kokulu odanın derinliklerindeki denizatıydık Hangi sayfayı açsam sen oluyordu düşünüşlerim Eskimiş yılların mor hüznünü emdim teninden Şahlandı sürgün yargıların kabarmış utkuları Denizlerin dalgasıydı tutku, tuz dilimizi yaktı Helal sevişmelerin ıslak yastıklarında an aşktı Asil yakarıların duruşmalarından söz satıra aktı Köz oldu alev, umarsız çığlıklarımız şafağa sarktı Bir yudum hazdık birbirimizde, yaşlarımız kurudu Ezbersiz yongalar yanıyordu göğsümüzün narında Hücremdeki birikmiş utkular karanlığında sır oldu Selahattin Yetgin |