Sus
Ben sahil kenarında elimde küçük bir kürekle
vururken filizlenmiş toprağa sana gül gibi al’sın diyebildim mi Saçı sakalı birbirine karışmış içinde terler akıp dururken hastalıktan o yataktan çekip giderken sen kolundan tutup gitme diyebildim mi ben seni her doğum günümde boğazın serin sularında hani o en sevdiğimiz kafe’de benim öksüre öksüre içtiğim nargile köşesinde seni başka bir elde görürken saçından tutup -kahretsin ulan kahretsin- diyebildim mi ben O halde sen de deme yıllar sonra kaşıma geçip bir defa ben hapisteyken görüş günüme gelmişsin seni bekliyorum deme bana pişmanlıktan söz etme karşımda ne olur çünkü o zaman ya ağlayıp durursun kanaya kanaya ya başını duvarlara vurursun delirircesine ya da biraz yüzün varsa yerin yedi kat dibine girersin... |