Üstüme Dağların Duldası Düşer
Üstüme dağların düşer duldası
Bekler başucumda bir sinsi ölüm Her nereye baksam aşılmaz dağlar Ne yana yönelsem derin uçurum Ruhum cendereye sıkışmış bir kuş Kırılmış kanadı zulmete düşmüş. Bir yavru ceylana süt verir ana Akbabalar kanat çırpar üstünde Bir damla rahmete hasret bulutlar Sağanak halinde ıstırap taşır Kardelenler kurur kaya dibinde Bir yolcu yol sorar eli belinde Hasret tümen tümen gelir ufuktan Yıkar,darmadağın eder sel gibi Yıldızlar ayrılık türküsü söyler Ağıt yakar dik kayalar geceye “umudum dağların ardında kaldı yüzüne yüz sürmek mahşere kaldı” üstüme dağların duldası düşer içime hasretin yılan ağusu yollar kara urgan uzayıp durur başucumda bekler ölüm korkusu koştukça erilmez ufuklar kaçak yorumsuz düşlerim hep salkım saçak bir yıldız başını taşlara vurur bir kuş yuvasında derin uykuda ıssız dağların garip pınarı yitik yolcusunu arayıp durur ne bir soranı var canı gönülden ne de gel diyeni içten, derinden Şimdi ne olacak benim ahvalim Varlığın ızdırap yokluğun zulüm Her bir yanda fermanındır okunan Her bir yanda senin hükmün sürülür Tutsağım cellâda bırakma beni Her ölüm güzeldir elinden ama Hasretin narında gel yakma beni. Mehmet TAŞ |