................
Gecenin en karanlık saatinde bekliyorum gölgeni…
Yokluğunda tüm berduş hayallerimi çarparak dolunaya, isyan ediyorum yalnızlığıma. Varoluşumun kahramanı olduğun gibi, Tüm yokoluşlarımın en degerli domino taşısın. Gidişindeki uf-acık kımıldama yetti tüm kumdan kalelerimi yıkmaya… Gecenin en katil saatinde bekliyorum gölgeni. Elinde aşk silahı, haznesinde ayrılık mermileriyle namlunun arkasında dururken sen; tereddüt etmedin karşındaki çarmıha gerilmiş, yalvarır gözlerle sana gitme diye haykıran sevgilini… Gecenin en kör saatinde, kör gözlerle ağlıyorum katil sevgilime… lanet ayrılık mermilerini, kiralık katil gibi sıktığından beri harab gönlüme, berduş gözyaşlarım durmak bilmedi ardından. Kan oldu duvara fışkırdı. Göl oldu fahişe balıkçılar olta attı, deniz oldu buharlaştı hasretinden, gökyüzünden sagnak gözyaşı akıttı. Yer yüzünde sel yarattı. Şizofren sevdalar besledi hayallerinde. belli belirsiz bulanık sevdalar içti yudum yudum ve her yudumda düğümlendi boğazı, damağı eridi u Gecenin en suskun saatinde konuşuyor gözlerim… suskunluğun en çılgın türküleri çalıyor kulaklarımda. Seni fısıldayan rüzgarların sesi ugulduyor kulaklarımda. Her bir hece iliklerimi kurutuyor, tüm alfabeleri dilsiz bırakıyor uğultulu rüzgar senfonisi. Katilime bağırıyor düş kırıklıklarım, gel lanet olsun bir daha gel ve bin defa daha öldür. Gel ve bin defa daha git ama yine gel ben ölmeye doyana kadar gel. Sen gitmeye doyana kadar git… |