MADIMAK
Kızıl suyun mutlu düşlerinde
Seni sevmek suçsa madımak; Kızıldağın yüreğinde amansız kopar hiçran. Otuz beş canın hayali sahile vuran dalgalar gibi med cezır. Reyhan kokusunda hasret başarken dağları, Sivasta bir kan pıhtısı döver döver gider… Güneşin sıcağı yüreklerde umudu unuturken, Yüreğe saplanır madımak süngüsü, Köpeğin elinde alaz sarı sıcağı yakıyor, Oda oluk oluk kan örtüsü. Can misali aydınlığı taşıyor tenler, Sakal bırakmış; dinden bahsediyor ite benzeyenler… Emniyet kapıları çaldı, çakal sürüsü içeri daldı. Şimdi gözümün önünde perde perde, Sivasın adı her yerde. Bende katlanacak sabırmı kaldı? Şimdi tenimden akar damla damla ateş. Yanar benliğim, Savrulur kül olmuş ruhum, Yüreğimde yumak yumak bir sızı, Ardına bakmadan gidesim var, Güneşin yanık türküsünde, Otuz beş canda hevesim var. Sabrım dağ devirdi cevabı olmayan sorularda! İzini buldum zaman aşımı odalarda. Alevim, sünnim yanık kokusu odalarda, Temmuz yarım değil aslında, yarım idam. Al yak şerefsiz alçak unuttuklarınıda getirdim. Onurum, atam ve devrimlerin, Arnavut kaldırımların da uyanmadan, Beni her gün örten laiklik, albayrak. Son kalesi, Son durak, Önünde gittiğim rüzgârdır ölüm, Sivas hancer saplassa sol böğrüme, Özgürlüğün direniş şarkısını söylemeye geldim gülüm. Otuz beş ruha uykudan hafifdi madımakta ölüm. Utandı titrek ellerim, destan yazamadı kurudu gülüm. Köpek sürüsü nasıl ola bildin bu kadar zalim, Çıkmadı aydınım çıkmadı sabaha sağ salim. Usumu bir bir düşünce sardı, İnsandı o ne eksik ne de fazlası vardı, Türkiyem hayatımız sadece sanamı dardı, Firara yüz tutmuş aklım kızıl dağa akardı. Kızıl suyun mutlu düşlerinde, Türklüğüme karışmış lanet, Bencilliğin yamaçlarına suskunluğunu saklayan, Kırık bir sehpada yağlı ilmek… Mutluluk saatimizi alıp götürecek, Her aydın kişin hakkıdır sonunu bilmek, İslamın bebeği burJuvanın adamları, Bu ülkeyi bitirecek… Umutlarım ardı ardına vurgun yesede, Unuttuğu kızıl dağlar vardı. |
Arnavut kaldırımların da uyanmadan,
Beni her gün örten laiklik, albayrak.
Son kalesi,
Son durak,
Önünde gittiğim rüzgârdır ölüm,
Sivas hancer saplassa sol böğrüme,
Özgürlüğün direniş şarkısını söylemeye geldim gülüm.
İçimizi yakıyor hâlâ savunmasız insanların çığlık çığlığa yaşama veda edişleri, hangi yürek dayanır buna, bu nasıl bir caniliktir, bu nasıl bir facia. Yüreğinde Allah korkusu olan hiçbir fani böyle bir caniliğe imza atamaz. Yerine getiremeyeceğin bir şeyi yok etme düsturuyla büyüdük, öyle öğrettiler, dini saptıran kafirler ancak yok eder canları, bir sürü şehit veriyoruz onların da ne farkı var bir mayında paramparça havalara savruluyorlar gençlerimiz. Anlamıyorum gerçekten insan olamaz böyleleri, bu nasıl bir kindir ki insanoğlunu yok etmeye odaklanmış, bir hayvan bile bu kadar acımasız olamaz. Gönül adamlarına yapılan bu vahşilik dilerim ziyadesiyle karşılık bulur.
Duyarlı yüreğiniz hiç dert görmesin değerli hocam, gönül kutluyorum çok anlamlı bulduğum şiirinizi. Sevgi ve umut ışığınız hiç sönmesin, ebedi yansın, mutlu ve esen kalınız...
Selamlar saygımla
* * * * * * * * * * *