UZAK İKLİMLEREçıplak bir ağacın dallarına asılı mevsim elinde fırça üşüyen serçeleri çiziyor doğa malihulyalı bir ezgide titreşiyor günün solan renkleri... ... yıldız külleri serperken ay tecavüzkâr zamanın ağırlığı üzerimde kanayan baldırlarımda kangren morluğu söndürdüler içimdeki ateşi söndü güneşin öfkesi... teşvikkâr bir karanlığın yârenbaşı yine depdebeli gölgeler ve tamahkâr, yırtık benizli defolu yürekler... biri zakkum çiçeklerini sulasın bir başkası tarla farelerini uyandırsın! kızıl şafağa uyanan gök, sırça bacaklı çekirgeleri serbest bıraksın vakit talan vaktidir... hadi asılın küreklere lafla peynir gemisi yürüten hokkabazlar çoğaldı size ormansız köyler, susuz nehirler,çıplak kurbağalar, tarlalarınızda körüklü domatesler çekirdeksiz kavunlar, kitapsız okullar, sağır,dilsiz dostlar boynu kıldan ince yavrular kelepçeli yarınlar... haydi koşun!... gözlerinde şeytansı ışık, dudaklarında mesnetsiz gülümseme nurunuzu söndürmeye, ruhunuzu ateşe atmaya... türlü masallarla, türlü oyunlarla... elleri kalabalık, dilleri kalabalık umut tacirleri size sundukları asırlık kan uykuları... önce sağınıza sonra solunuza bakın haydi! uyumayan kalmasın ...... gitmek istiyorum hem de uzak iklimlere turna kanadıyla, şahin gözüyle sırtımda kamburlaşan şehirleri, tabanlarımda nasırlaşan ihanetleri de alarak öylesine bir başına saçlarımı savura savura... acıları sineme kata kata tüm kötülükleri sırtlayarak uça uça... sürüne sürüne... ah! ne çok kırılganım ne çok yaralı... ..... söyleyin!... rüzgârlara... mevsimsiz esmesinler aman! denizlere... zamansız coşup köpürmesinler sonra gümüş gerdanlı deniz kızları ağlaşır, poseidon’un zümrüt saçaklı çayırları incinir... ayşe uçar 25/06/2012 |
kutlarım dost...