Hephaistos
Hephaistos - Gözlerimi yakan, damarında taşıdığın ateşte ki kan
Sokak lambalarına küs karanlığın koynundayım. Tanrı uğramazmış buralara, Terkedinler mesken tutar Boş şişeler kalpleri keser burada. Ben neredeyim ? Belki aklımı kaybettim ve bunların hiç birisi gerçek değil, Belki de damarlarında dolaşan zehir, Belki de tam kalbindeyim. Burada sırtıma vurulduğu anda damarlarına yayılıyorum, Sıradaki! Sıra uzun, sıra benim bilinç altım. Kafayı yemek üzereyim. Ya damarlarına zehri aşılayan benim, Ya da zehri gözlerinde olan bir Hephaistos’un ta kendisi! Hephaistos ne mi? Hephaistos benim, bütün inançların, bütün dinlerin reddettiği o unutulmuş Tanrı. Kafamı karıştırmaya devam ediyorsun, Biz neredeyiz ? Bir tür bulmacanın içinde mi, Yoksa Aşk’ının demir attığı unutulmuş bir Deniz’in ortasında mı ? Bu bir oyunsa eğer, oyunların bazı kuralları vardır, senin kurallarına göre oynayacaksak eğer; Durma! Kadehimi kaldırdım Sen sadece kirpiklerini kaldır, akan rimellerin doldursun kadehimi. Berkay Hardal |