YILDIZLARIN ALTINDAKİ KAĞNIİki köhne bıçkıhane dağın orda. İner eski Bukova yolu köye doğru. Gecenin içinde gıcırdar durur tahta yüklü yedi kağnı. Arkada, karanlıkta, yan yana, ilkokul öğretmeniyle arabacı, yol alırken tütün içer laflarlar, seyrederek evreni, yıldızları. "İnanasım gelmez benim sen ne desen, Samanyolu yıldızlardan nasıl olur. Tanrıdır rüzgâr estiğinde gökyüzüne biçim veren. O saat has buğdayın ince çiçeği savrulur." Susar öğretmen, dinleyerek yaşlı adamın dediklerini bir bir, ve tahtalara uzanmış dalar binlerce yıldıza. Hep aynı ezgiyi söyler tekerlekler tek düze, bir rüzgâr eser Balkanlardan, savruk, kaygılı, ve taşır gecenin içinde reçine ve ot ve taze tahta ve tütün ve katran kokusu. Karaltılar içinde her şey bir güzel: Balkanlar ve kağnı, insanlar ve tahtalar. Ağır ağır yürüyen mandalar kapkara, ve gözlerini mavisi ışıl ışıl. |