Cehennemde Bir Mevsim
Aldanmıyorsam bir zamanlar hayatım, önüne
bütün gönüllerin açıldığı, yoluna bütün şarapların döküldüğü bir şölendi. Bir akşamdı dizimi oturttum Güzelliği-Terslik edecek oldu-İler tutar yerini bırakmadım ben de. Bayrak açtım adalete karşı. Aldım başımı kaçtım. Ey büyücüler, size ey bahtsızlık, ey nefret, hazinem size emanet. Azmettim, söndürdüm içerimde insan ümidi adına ne varsa. Bir yırtıcı hayvan amansızlığıyla atıldım üzerlerine boğayım diye cümle sevinci. Cellatlara seslendim, ısırayım diye ölürken mavzerlerin kabzalarını. Seslendim salgınlara, boğsunlar istedim, kan içinde, kum içinde beni. Tanrı bildim musibeti. Gırtlağıma kadar battım çamurlara. Cürümün ayazında kurundum. Hop oturup hop kaldırdım çılgınlığı. Bana baharın getirdiği iğrenç bir budala kahkahasıydı. Derken az önce işte, bir de baktım ki kıkırdamak üzereyim; aklıma eski şölenin anahtarlarını aramak geldi, dedim belki de yeniden heveslenirim. Hayırmış meğer o anahtarın adı-Anlaşıldı ben bir düşteymişim. ’Sen canavar kalacaksın...’ falan filan... atıp tutmaya başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan. ’Ölümüne sürsün cümle iştahın, bencilliğin, cümle bağışlanmaz günahın.’ Ah, canıma yetti arttı-Kuzum şeytan, ne olur daha bir öfkesiz bakıver de benden yana ufak tefek, yolda kalmış alçaklıklar vara dursun, sen ki yazarda tasvir, öğreticilik vergilerinin yokluğuna vurgunsun, senin için kopardım lanetli gün defterimden bu uğursuz yaprakları. |