Savaşacağım
Şarabımı yudumluyorken, tüm zamanların en bilinmedik şarkısı mırıldanıyordu dudaklarda
kahpe bir gece gibi kendi kendine söyleniyor gök yüzü avuçlarında bir mısralık bitmemiş bir yolculuğun eseri ve kantutmuş gözlerde yanlızlığını aramaya çalışan bir serseri. Bünyesinde hazin soluk bir resim kalmış her resimde biraz daha buruk bir acı, gözlerini her kapattığında o sayısız adam ile sevişmiş laçka kadını hatırlıyor hatırladıkça mızrak sanki kalbine saplanıyor rüyalarında çığlık sessizliği yüreğimin. Hiç dinmek bilmeyen manevi değerlerini sömürüyor sen sen hayır sen o olamazsın. Her bir parçasında duymak istemediğim o ayak seslerini rüyalarıma sokan o tatlı dilli kestane rengi saçları olan o kadın olamazsın. Hayır yok öyle biri biliyorum sözleri her ne kadar dumanı içime çektiğimde duyduğum o vurdum duymaz tavırları kadar beni rahatlatmazsa bile o kadın doğmamış milyonlarca çocuğumu sadece ıslak bir mendil ile silip çöpe atan o kadın asıl çöplükte yaşadığımızı bir gün anlayacak. Çöpe atılmış bütün spermlerimin ve henüz içmediğim bütün şaraplarımın üzerinene söz veriyorum bir gün şahlanıp ayakları yerden keser gibi bir bar köşesinde sosyalistcilik oynayacak kudreti bile olmayan beynimin gazabına uğrayacak ve bağımlı gözlerimdeki o umutsuz, karaya vurmuş bir yunusun tebebessümünü göreceksiniz, göreceksiniz çünkü o an hiç itimat etmeyeceğim sizi yaratana Tanrınıza... |