Fısıltılı Bir Sevdanın Sargısıydı ZamanSenin gözlerine sokulunca aşkın kervanları yürürdü içimde Kendi engellerimi aşamadan sevinin dağlarında ölürdüm Yorgun bir zaman makinesiydim, her yudum aşktı sende Göğsünün titrek tarlalarında, iradesiz, şaşkın düş olurdum. En saf sarılışlarla başlardı öykümüz, çok soru, az yanıttık Elleri kirli çocuklarca saklanırdık aşktan, iradesiz tanıktık Aşina titreyişlerle buluşurdu ellerimiz, kanamalı öpüştük Sürtünürdük tenlerimize umarsız, kendimize çıkmaz yolduk. Her dokunuş yüzyıl ötelere atardı bizi, kalabalıklarda eksiktik Ansız terlerin yağmuru başlardı sonra, çoğaldıkça tükenirdik Rüzgâr aralık bıraktığımız perdeyi sallardı, ah nefeslenirdik Tüm olmazlara direnişlerimiz başlardı, coşkuyla helalleşirdik. Garip korkular olurduk bir müddet sonra, tüm şehirler uyanırdı Yangın avuçlarımızı yakardı, yağmurun alevi yüreğimizi yıkardı Bir vedaya kuşanırdık alelacele, yangın düşünüşlerimize sıçrardı Suçlu bir ayrılık olurdu buluşmamız, aşk meçhul okul kaçağıydı. Ardından koşup sarılmak isterdim yeniden, tutunamazdık anlara Fısıltılı bir sevdanın sargısı olurdu zaman, ağlardık kadere uluorta Özlemin ‘arkası yarın’larına karışırdık, avunurduk biçare şarkılarla Kendi gerçeğimize yakın, aşk merceğine uzaktık olmaz sarılışlarla. Selahattin Yetgin |
Fısıltılı bir sevdanın sargısı olurdu zaman, ağlardık kadere uluorta
Özlemin ‘arkası yarın’larına karışırdık, avunurduk biçare şarkılarla
Kendi gerçeğimize yakın, aşk merceğine uzaktık olmaz sarılışlarla.
güzeldi dizelerini
saygılarımla