Yosunun, Kumun, Otanan Yaranın Şiiri
bu fırtına uzaklara bakma özrümdür/ört üstümü
beni doğur, beni kına, beni sahiplen ıslak tenimde çürüyen, ölüm gülüşünüzdür terli kaslarımı paylaşamayan simya. sözü dağlayan usta körüklerin ateşi / kalbimi eşeliyor, kızgın bedevinin uçurduğu şahin. miadı bitmiş içli bir söze dokunur gibi kalbimin her atışında korkunun çetelesi. ağlamak düşünme özrümdür / sarıl bana! bakışında saklanan vahşi bozgunun kanattığı sır. ölü bir martıyım, kanat izlerimi örtmüştü karanlık nemli duvarlarda çürüyen kaçıncı çığlığımdı? hangi yağmuru sahiplensem bulut oluyor / öp beni öp beni iki kaşımın arasından, yorgun bakışında sakla mumları sönmüş yatırlar,dumanı tütmeyen savaş kuleleri en son öpmüştü beni. gülüşün tasviriniz (gibi) mahzundu. aşk sözcüğünü kanatıyorsun eski mektupların sigara yanığında... nasıl yokluktu ağlamak ürkmüş suyılanı gibi akarken boynuma! siyah-beyaz fotoğrafın kırığından akmak nasıl intihar? kalbim tasviriniz gibi mahzundur / dövüşür gibi konuşma öyle dışarıda alabildiğine sonbahar. sararmış sarmaşık güncesiydi saçların. hiç konuşulmayan ama hiç öpülmeyen alnımdan fırtınanın kanattığı martı çığlığı. tuzun, zeytinin, hiçbir kızın güz mevsimindeyim kanaviçesinde erken ayrılığın korkusu en uzak kıyıda acıyan o yorgun taflan gül kıvamında yolcunun anılarına aldığı günce. çiğ damlasının buhar olma korkusundayım ebruli bakışına saklanan erden düşün salkımı tuhaf bir gülüş karanlıkseloldu içimdeki çavlan kalemi kırılmış şairin çığlığına karışıyor. kavgaya katılamamak yaşama özrümdür / uyut beni! kadınım kaparolu yeleğime işletmiş yangınını.yolculuk, heykelleri devrilmiş devrimin nemodası.- ah gövdem! gözyaşlarına boğulan bir annenin duasına uçuyor. |