90. YAŞGÜNÜNDE NÂZIM HİKMET'E
Hayatı senden öğrendim
Bir gelinciğin taç yapraklarının nasıl sevileceğini Dünya’nın nasıl "müthiş" bir meyva olduğunu İnsan bundan henüz habersizken Senden öğrendim. Hayatı senden öğrendim Kıskanarak kazanamayacağımı kimseyi Sevince ölçüyü bir yana bırakmayı Senden. Dövüşmek zorunda kalmaktan hep ürktüm Büyüdüğüm bağlarda yoktu en küçük bir çelişki bile Nurtopu gibi bir oğlandım ilk aşkımda "Saman Sarısı"na sardım Sevgilimin kazağından çaldığım saç tellerini. Hayatı senden öğrendim. Şiirle nasıl değişebileceğini insanın Şiirin odun kesebileceğini Bilinmedik kumaşlar dokuyabileceğini Can eriğin suyu olabileceğini Senden. 75. yaşgününde de kalabalıklara okudum şiirlerini Hepsi çok seviyordu seni. Mektuplarını okusam Yüzüne bakmazdı hiçbiri Bütün sevgilerden sıcaktı satırların Her sözcüğünde çatlayan karpuz sesi Anadille dinmeyen bir kavuşma isteği. Sen ne Anadolu’da bir köy mezarındasın Ne de Moskova’da --Mezarda olma düşüncesi yakışmıyor sana- Sen Türkçe’desin. Türkçe’ye gömüldü Kalemin Parmakların Kolun Beynin. Halkına sunduğun kırmızı elman Yeryüzüne. |