YALNIZ
Yalnızlığı hiç bilmeyeceksin.
Kuytular, tanrılarındır. Çağlar ve sınırlar ötesinden Sana hep seslenecek can çekişen kurbanlar. Hangi ıssızlığa varsan çağrışan açlar bulacaksın Başaklar sallanırken tâ uzaklarda Altın ve hayırsız, Yaşamak yorgunu açlar Bir kapkara iman gibi davet edecek Seni görkemli beraberliğine. Yalnızlığı hiç bilmeyeceksin Korkular, tanrılarındır. Bir ülkü uğruna kurban düşen yiğitler var: Can yoldaşı, kan kardeşisin onlar için Bir yaman türkü söylüyorlar sana. Tarih Kahraman sesleri hep boğmuş bir cellat Dün, bugün ve yarın En uzak güneşlere türküler yakanlar, Bir coşkulu isyan gibi davet edecek Seni görkemli beraberliğine. Yalnızlığı hiç bilmeyeceksin. Tenhadaki lanetli sular, tanrılarındır. Ve bilir belki yaşlanan ırmak Gölge olmak değil onun yazgısı, Baş eğmemek, yiğitçe haykırmak; Gölden göle, dağdan denize Özgür akarak bentleri kırmak… Kör kuyular, tanrılarındır. Bilge olmaktır ırmağın yazgısı, Sormağı bilmek yanıtsız soruyu. Susmağı bilmek ve coşup durmağı. Köhnemiş dağlara, ham meyvalara Taze bir ses taşıyıp bir yeni çağ açtırmak. Akıp giden bir akıldır ölüm, bilir bunu su. Toprakta hep ezilse de aşkın uğultusu, Çağıldayan o ölümsüz pınarlar, ummanlar davet edecek Seni görkemli beraberliğine. Yalnızlığı hiç bilmeyeceksin. Aşkı sönük uykular, tanrılarındır. Sen öyle soylu ve günseviler yarattın ki Sevgililer, tek bir ağaç olmağa Can atan güçlü bir orman gibi davet edecek Sen görkemli beraberliğine. Yalnızlığı hiç bilmeyeceksin Bin gözle bakıp okşadığın Açlar ve yiğitler, yoksullar ve sevenler Sönmek diye bir yazgıya başkaldırarak, Susarken yaman türküler söyleyen Güneşler gibi Davet edecek Seni görkemli beraberliğine. |