MÜCEVHER
Gözden geçirmelisiniz kendinizi, efendim
arkadaşım, gözden geçir kendini, söylediler bana bunu tek tek, kaç kez, kendimi kaybedene kadar ve kaybettim kendimi hepten, kuşkularım silik ve uzak görünene dek, inatçı her şeye karşın, saçma ve inatçı, ama kendimden geçerek unutacağım her şeyi. Gezmek için uygun bir ırmakta yolculuk ettim kuğular gibi kayığımı tehlikeye atarak, devinen dizelerimle öyle büyük dalgalar yaptım ki suya düştük hepimiz. Orada, inceledi beni balıklar soğuk, azarlayan gözleriyle, bu arada alaycı bir kerevit gövde gösterisi yaptı. Başka bir kez, katıldığımda büyük bir cenazeye, öldürücü söylevler söylenirken uyuya kaldım gömütte ve orada, bilinçli bir kayıtsızlıkla toprakla kapladılar beni, beni gömdüler: bu kara günlerde çürümüş kasımpatıları çelenkleriyle beslendim. Ve tekrar canlandığımda fark etmedi beni kimse. İlginç bir serüvenim var güzel bir kadınla. Mücevher derdik ona ince bir kiraza benziyordu, sanki bir yürek tasarımı, küçük bir kristal kutu. Beni gördüğünde, doğal olarak hayran oldu burnuma, uzun, sıcak, tatlı öpücükler kondurdu. Sonra çözüldüm zincirlerimden uygunsuz ısrarlarım ve doymak bilmez benliğim neden oldu birçok hatalara: Yuvarlanarak bir filin gövdesine dönüşene dek kıvırmaya çalışıyorum burnumu. Elçabukluğunu o derece ilerlettim ki kiraz ağacına çıkardım Mücevher’i. Yüz vermedi o kadın benim aşırı övgülerime ve asla inmedi dallardan: terk etti beni. Sonra anladım ki azar azar, bir kiraza dönüşmüştü o. Çare yok böyle hastalar için beni hüzünlendirip neşelendirenlere ve üzerek mutlu edenlere: gururlu olmamalıyız asla, ama gerçeği söylemek gerekirse onsuz da yapamayız. |